Paylaş
ŞÖYLE BİR BAKARAK AYIRT EDEMEZSİNİZ
İç hastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya, organik pazara olan ilginin salgın nedeniyle ve e-ticaret yoluyla arttığına dikkat çekiyor. Ancak bu noktada bir uyarısı var: “Organik adı altında satılan her ürün organik olmayabilir.” Dr. Kaya şöyle devam ediyor: “Tüketicinin hangi besinin organik, hangisinin organik olmadığını ‘şöyle bir bakarak’ ayırt etmesi mümkün değil. Organik pazarlardan alınsa dahi o besin organik olmayabilir. Organik tarım çok aşamalı ve masraflı olduğu için bugün birçok üretici yapmaktan kaçınır durumda. Tarlaya 7 sene bir şey ekmeyeceksiniz, ilaç atmayacaksınız, tarım yaptığınız arazinin hemen yanındaki arazinin de organik olması gibi birçok standardı var bu işin. Ancak tüm bu koşulları sağlayanlar ‘organik sertifikası’ alabiliyor.
Bu sertifikaya sahip olan her ürün rahatlıkla satın alınabilir. Onun haricinde pazardan ya da internetten alınan hiçbir ürünün gerçekten organik olup olmadığını bilemeyiz. Onun yerine doğal ürünlere yönelmek, her sebze meyveyi zamanında tüketmek daha faydalıdır. Örneğin domatesi kışın değil de yazın yiyeceksiniz.”
SADECE ORGANİK BESLENMEKLE OLMAZ
“Bağışıklık sistemi aslında kocaman bir bütündür. Sadece ‘organik’ ürün tüketerek bu sistemin güçlendirilmesi mümkün değildir. Gece uykumuz, yaptığımız egzersiz, içtiğimiz su, stresi ne kadar yönetebildiğimiz, yiyeceklerimizin kalitesi kadar önemli. Spor yapmıyor, her gün en az 10 bin adım atmıyorsanız, 8-10 bardak su içmiyorsanız, en az 8 saat kaliteli uyku uymuyorsanız, karbonhidrat ağırlıklı, yağlı yiyecekler ile besleniyorsanız, masada bolca gazlı- şekerli içecekler varsa, fazlaca stresliyseniz en organiğinden dahi sebze meyve yeseniz bağışıklığınızı kanatlandıramazsınız.”
ORGANİK NEYE DENİR
ÜRETİMİNDE kimyasal gübre, kimyasal ilaç kullanılmayan, hormonsuz, özel alanlarda, organik tarım tekniği ile sentetik kimyasal tarım ilaçlarından uzak,
mineral gübreler kullanılmadan yapılan üretime
organik üretim denilir.
Otoyolların kenarında ya da sanayi tesislerinin yakınında otlayan ineklerin sütünden, yağından üretilen peynir ya da buradaki tarlalarda yetiştirilen yiyecekler organik değildir.
Sanayi tesislerinin kirlettiği sularla sulanan tarlalar, otlaklar organik tarım için kesinlikle uygun değildir.
Organik tarımın olmazsa olmazı her şeyden önce temiz bir çevredir.
Organik süt üretimi ancak açık havada gezen hayvanların organik beslenmesi sonucunda üretilebilir. Bu hayvanların yetiştirilme sürecinde büyüme hormonu ve antibiyotikler kullanılmamalıdır. Ne yazık ki gerek tavuklar gerekse büyükbaş hayvanların yetiştirilmesi sırasında hormon ve
antibiyotiklere çok sık başvurulmaktadır.
KELİME OYUNLARINA KANMAYIN
TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, üzerinde organik, doğal ya da yöresel yazan her ürüne şüphe ile yaklaşılması gerektiğini söylüyor. “Peki neden?” Pandemiyle internetten yapılan alışverişlerde büyük bir artış yaşandığını, bazı fırsatçıların da bu durumu avantaja çevirmek için harekete geçtiğini söyleyen Palandöken, “Özellikle de sosyal medyada küçük bir kelime oyunu ile ‘organik’ ya da ‘doğal ürün’ adı altında birçok ürün satılmaya başlandı ki bu siteler sayfa sayfa reklam veriyor. İnsanlar takipçi sayılarını, reklamları falan görünce haliyle güveniyorlar. Oysa güvenilmemesi lazım. Bugün alıp tahlilini yaptırdığımız ve organik denilen bal-reçel gibi gıdaların tatlandırıcı ile yapıldığını ve başka hilelere de başvurulduğunu tespit ettik. Türkiye’de belirli bölgelerin dışında organik üretimi yok, üretimin şartları da hayli ağır. Organik sertifikası almak öyle kolay bir iş değil. Sen bu sertifikayı almak için hem zaman hem para yatırımı yapacaksın, sonra kalkıp 30 liraya bal, 20 liraya tereyağı, 15 liraya reçel satacaksın. Bu mümkün mü?” diye soruyor.
PAZARDAKİ MALA DİKKAT
Sadece internet değil, pazarda satılan ürünlerin de doğal ya da organik olduğu konusunda büyük şüpheleri var Palandöken’in. Şöyle örneklendiriyor: “Adam ‘gezen tavuk yumurtası’ diyor, hadi köyden, kendi tavuklarından aldın geldin. Kaç tane yumurtladılar ki tezgâhına 1000 tane koydun. Diyelim bir tane ineği var, ne yiyor ne içiyor biliyor. Kendisine süt yapar, yoğurt yapar. Buna tamam ama hafta sonu ‘Pazara mal çıkarayım da satayım’ diyorsa o zaman 1 değil 300 ineği olması lazım. Bu da ancak bir tesisi varsa mümkün. Bir yerde bir malı çok yüklü miktarda satacak kadar üretim varsa onun doğallığı benim için soru işareti.”
TÜKETİCİ UYANIK OLMALI
Palandöken, “Niteliksiz, içerisinde ne kullanıldığını bilmediğimiz ürünlerden kaçınmanın yolu bildiğimiz üreticiden gıda alışverişi yapmaktan geçiyor. Her sahtekârın başına bekçi veya polis koyma imkânı olmadığı için otokontrolü vatandaşın kendisi yapması ve sahtekârların iştahını kabartmaması lazım. Toplumda ‘Ürünün ne kadar şekli bozuksa, soluk renkli, düzensiz biçimliyse o kadar organiktir’ şeklinde bir yanlış algı var. Her şekli bozuk ürün de organik değildir. Bu işte çok büyük bir rant var. Bu ürünler normal ürünlere göre çok daha pahalı. Aman dikkat! Ne sağlığınızdan ne de paranızdan olmayın” diyor.
Paylaş