O mektup ya başkalarını da tetiklerse

“(...)Neyi sevdiğimi bilmiyorum, ne okumak istiyorum bunu dahi bilmiyorum.” 18 yaşındaki Furkan Celep bu satırlarla başlayan 3 sayfalık notu sosyal medyasından paylaşıp intihar etti. Mektubun tamamını ‘okunma’ ya da ‘like’ kaygısıyla elbette paylaşmayacağım! Ama aklımda 2 soru var. İlki, hayatının baharında bir gencin nasıl olup ‘gelecek kaygısı’ endişesiyle ölümü seçtiği; ikincisi, ölümünün ardından silinmesi gereken bir intihar notunun neden fütursuzca sosyal medyada elden ele dolaştığı...

Haberin Devamı

SOSYAL MEDYA BİR İLLÜZYON

UZMAN psikolog Esra Ezmeci, sosyal medyanın yarattığı illüzyona dikkat çekiyor ve “Gençler özellikle sosyal medyada kendi akranlarının ya da çevrelerinin inanılmaz parlak ve mutlu bir hayat sürdüğüne şahit oluyorlar. Herkes mutlu, parası, gücü var, güzel ya da yakışıklı... Oysa bu bir illüzyon. Bunun bir illüzyon olduğunu fark edemeyen gençte bu durum depresifliğe, kendi değer ve özgüvenini bulamamaya yol açıyor” diyor. ‘Ergenlik’ dönemini akranlarını örnek alma ve onların içinde yer edinebilme süreci olarak tanımlayan Ezmeci, ailelerin aşırı ilgisizliği kadar ilgilerinin de gençleri olumsuzluğa sürükleyebileceğini belirterek şöyle devam ediyor: “Bazen de aileler ‘En iyi okula girsin, çok para kazansın’ gibi büyük beklentiler içine giriyor ve bunu genelde komşu çocuğu ya da okul arkadaşları ile ‘kıyaslama’ yoluyla yapıyorlar. Bu da çocukta bu beklentiyi karşılayamama gibi bir korku yaratıyor, ağır depresyona sebep oluyor. Aileler depresyon ile ergenlikteki içe kapanmayı da karıştırabiliyorlar. Bu nedenle de çocuk depresyon tedavisi göremiyor.

Haberin Devamı

Geride bırakılan not ve mektuplara gelince... İnsanlar nedene bakar. Geride bırakılan notlar da içerisinde çokça ‘neden’ barındırdığı için okunmamalı, elden ele yayılmamalıdır. Bu notlar buna meyilli olan, kaygı düzeyi yüksek kişileri tetikleyebilir. Kişide ‘Ben de çözümsüzüm, ben de hayatıma son verebilirim’ gibi düşünceler yaratabilir. Avrupa ülkelerinde tüm intihar vakaları gizlidir, saklanır. Saklanmalıdır da. Çünkü bu maalesef örnek alınarak yapılabilen bir davranış. Haberinin yapılmasını bile doğru bulmuyorum. Unutmayın ki intihar patolojik bir durumdur ve asla çözüm değildir.”

O mektup ya başkalarını da tetiklerse

HER YAYIN TEŞVİK EDİCİ OLABİLİR

ÜSKÜDAR Üniversitesi’nden sosyolog Doç. Dr. Barış Erdoğan, her ne kadar aşk acısını anlatan bir kitap olsa da daha sonra tıp literatürüne giren ve intihar salgınının yaşanmasına neden olan Goethe’nin ‘Genç Werther’in Acıları’ kitabını hatırlatıyor ve şöyle özetliyor: “Bu roman yayımlandıktan sonra Avrupa’da intihar dalgası başladı. Hatta yanılmıyorsam birçok insan tıpkı romandaki kahraman gibi giyinip intihar etti. O nedenle intihara teşvik edici yayınlar yapmamak, bunun bir parçası olmamak gerek. Ancak şunu da biliyoruz ki insanlar sadece ortada bir intihar mektubu var diye de intihar etmez. Gerekli toplumsal koşullar oluşmuş ise, ortada ‘cesaretlendirecek’ bir de yayın varsa kişi ona benzeyen bir yöntem uygulayarak hayatına son verebilir. Buna karşın, toplumdaki sosyal ilişkileri güçlendirecek önlemler alınmalı, aile-arkadaşlık bağları güçlendirilmelidir.

Haberin Devamı

“Tüketim çağında yaşıyoruz. Bireyin değeri toplumda ulaşabildiği mevki, zenginlik, tanınırlıkla ölçülmeye başladı. Aile-sosyal çevre ve toplum bireyden sürekli başarılı olmasını, maddi olarak zengin olmasını beklemekte. Ancak hayatın gerçekleriyle toplumsal talepler arasında büyük uçurum
var.
Neredeyse her dört gençten biri işsiz. İşi olanlar ise tüketim toplumunun taleplerini karşılayacak ne mevki ne maddi zenginliğe sahip.

DOYUMSUZLUK YAŞIYORLAR

Ayrıca gençler dünyanın geldiği yeni ekonomik düzende kendilerinden bir önceki kuşağın 30’lu yaşlarda ulaştığı ‘yuva kurmak, düzenli bir iş sahibi olmak’ gibi başarılara ulaşamayacaklarını görüyor. Gösterilen hedeflere meşru yollardan ulaşmaya çalışan ama bunu başaramayan gençler doyumsuzluk yaşamakta ve içinde yaşadıkları sosyal çevreyle bütünleşememekte. Kendilerini yalnız, terk edilmiş ve başarısız hissediyorlar. Bu da intihar düşüncesini ya da eylemini tetikliyor.”

Haberin Devamı

İNTERNET ATEŞTEN BİR GÖMLEK

EĞİTİMCİ-profesyonel koç Umut Esen de Furkan’ın geride bıraktığı notu okuyanlardan. “Böyle naif düşüncelere sahip olup, böylesi nitelikli cümleler kurabilen bir genç bizlere umut verebilecekken, o kendi hayatına bakıp, bir çaresizlik hissedip intihara kadar gidebiliyor. Bu ironik! Gelecek ile plan yapamıyor, öngörüde bulunamıyor olabiliriz ama artık hayal bile kuramayacak bir noktaya gelmek, hele de bu yaştaki gençleri umutsuzluğa sürükleyebilir. O nedenle beraber çalıştığım gençlere en büyük tavsiyem sınırsız hayal kurmaları. Hayal kurmak ‘Bir umut var’ demektir” diyor.

ÖZENLİ PAYLAŞIMLAR YAPILMALI

İnterneti ateşe benzeten Esen, “Doğru kullanırsanız ateş sizi ısıtıp yolunuzu aydınlatır. Ancak yanlış kullanıldığında siz dahil, her şeyi yakıp kül edebilir. Psikolojisini, durumunu bilmediğimiz milyonlarca genç artık bugün internet bağımlısı. Herhangi birini model alıp onlar gibi olmaya çok hazırlar. Dolayısıyla iyi niyetli bile olsa geride kalan not/mektupların paylaşılması özendirici olabilir. Kimi zaman internet fenomenleri, kimi zaman siyasiler böylesi bir trajediden, belki
de iyi niyetli bir durum çıkarmaya çalışabiliyor ancak bunun önüne geçmek gerek. Bu tarz haberlerin bile psikolog, pedagog ve sosyolog kontrolünde, özenli paylaşımlar yapılması gerektiğine inanıyorum” diyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları