Paylaş
İŞTE O ‘MÜJDELİ’ AÇIKLAMA
PROF. Dr. Ercüment Ovalı, 1 ay önce, COVID-19’a karşı yerli ilacı geliştirmek için ekibiyle karantinaya girdi. İlacın etkileri ise 23 Nisan’da açıklanacaktı. Ancak Prof. Dr. Ovalı, ani bir kararla açıklamayı şahsi Twitter hesabından, beklenenden 5 gün önce yaptı. “İnsanların hayatından gün çalmak istemedik. Acilen Dornaz Alfa hastaların tedavisinde klinik testlere alınmalı” dedi. Önerdiği ilacın halihazırda başka ülkelerdeki yoğun bakım hastaları üzerinde kullanıldığı eleştirilerine ise yine sosyal medyadan cevap verdi. “Gece yarısı attığım mesajımın yanlış anlaşılması beni fazlasıyla üzmüştür. Kullandığım ifadeden bir ilaç-molekül bulduğumuz manası çıkartılmıştır, bu doğru değildir. Özetle biz bir ilaç bulmadık, biz bir ilacın COVID-19 tedavisinde kullanılabileceğini öngördük, ayrıca bugünlerde dünyada başka araştırmacıların da benzer düşünceleri olduğu görülmektedir. Klinik araştırma gerçekleştirme talebimiz TUSEB’e iletilmiştir.”
ORTADA HİÇBİR KLİNİK VERİ YOK
İSTANBUL Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, ortada henüz hiçbir klinik veri yokken ilacın böylesine sıkıntılı bir süreçte sanki ‘mucizevi’ bir çözümmüş gibi gündeme getirilmesine tepkili. Tükek, “Bahsedilen ilaç için klinik çalışmalar çoktan başlamıştı. Bizler de 1 aydır bu ilacın, COVID-19 tedavisinde kullanılabileceği hakkındaki uluslararası gelişmelerden haberdarız. Sanki ilaç ‘ilk kez’ bulunmuş gibi, böylesine ‘alelade’ bir açıklama yapılması bilim insanları olarak bizleri mutsuz etmiştir. Durumun halka bu şekilde açıklanması da kabul edilebilir bir şey değil” diyor.
DOKTORLAR ZORDA KALACAK
Tükek, açıklamayla sahadaki doktorların halk tarafından ‘Bu ilacı kullanın’ baskısına uğramasından da endişeli. Şöyle devam ediyor: “Bilim insanları buldukları çözümü halka sosyal medyadan açıklamaz. Yapılan çalışma dünyaca ünlü dergilerde yayınlanır, kabul ve onay görürse açıklama yapılır. Klinik araştırma yapmadan ‘Ben denedim, oldu’ mantığıyla açıklama yapılması vahimden de öte suçtur. Eminim birçok insan, ‘İlacı bize de verin’ diye ortaya çıkacak, hekimlerle kavga edecek, sahada büyük sıkıntılar yaşanacak. Bizim de şu an yürüttüğümüz 2 farklı ilaç çalışması var ama çıkıp şov yapmıyoruz. Klinik araştırma başarılı olsun, ondan sonra açıklayacağız. Bu tarz şovlar bilim camiasına yakışmıyor.”
HEYECANLA YAPILMIŞ BİR AÇIKLAMA
BİLİM Kurulu üyesi Prof. Dr. Alpay Azap: “Bu tarz heyecanlı açıklamalar insanlarda güven ve umut duygusuna sebep oluyor. Kişisel olarak sonrasında hayal kırıklığı ve umutsuzluk gelişebileceğine dair endişelerim var. Dornaz Alfa ilacı şu ana dek Türkiye’de hiç kullanılmadı. Başka ülkelerde klinik çalışma amacıyla küçük hasta gruplarında kullanıldı ancak çalışmalar kesinleşmeden ‘etkili’ demek imkânsız. Olağanüstü günlerden geçiyoruz. Bunun heyecanı ile bilimsel akış şemalarının dışına çıkan açıklamalarla karşılaşıyoruz. Bir ilacın hastalık tedavisinde kullanılabilir olması için karşılaştırmalı, kontrollü çalışmalara ihtiyaç var. Ancak o zaman bunun katkısı olduğu söylenebilir.”
BUNUN ADI ŞOV
ÇOCUK ve genç psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri yapılan açıklamanın şekline son derece tepkili. Bilimsel çalışmaların Twitter üzerinden duyurulamayacağını belirten Çeri, “COVID-19’un tedavisi adına bir şey yapılıyor olması muhteşem. Hepimizin umudu bu. Ancak ‘6 aydır dünya doktorlarının yapmadığını biz yapıyoruz’ derseniz bu şovdur. PR çalışmasıdır” diyor. Çeri, bu tarz umut vaat eden açıklamaların, anlatıldığı kadar etkin olmadığının ortaya çıkmasıyla toplumda hayal kırıklığı yaşanabileceğini belirterek şöyle devam ediyor: “Zaten halihazırda yasaklara uymuyor, sosyal mesafeyi korumakta sıkıntı çekiyoruz. Bu tarz açıklamalar bilim ve bilim insanlarına olan güveni zedeliyor. ‘Virüs Türk genine bulaşmaz’ diyenler, ‘kelle paçacılar’ derken zaten bir güven sarsılması yaşadık. O nedenle bilim insanları ağızlarından çıkan her lafı özen ve dikkatle seçmeli, bilim etiğine uygun davranmalı.”
BİLİM ETİĞİNE UYMAYAN BİR YAKLAŞIM
ALMANYA Dresden Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden sinir bilim ve genetik uzmanı Doç. Dr. Çağhan Kızıl: “Laboratuvarda herhangi bir ilaç ürettiğinizi ve başarılı olduğunuzu varsayalım. Bilim insanı olarak orada başarı sağlanan ilacın canlı bir vücut üzerinde aynı tepkiyi vermeyeceğini bilirsiniz. Bu nedenle de ilacı pre-kilinik aşamaya alırsınız. Yani, bulduğunuz ilacı hücreler ve hayvanlar (genellikle fareler) üzerinde test edersiniz. Böylelikle canlı bir vücuda geçmiş olursunuz. Üretilen ilacın yan tesiri var mı? Hangi dozlarda kullanılır? Tüm bunlara bakarsınız. Bu aşama ortalama 2 yıl sürer. Bundan sonra klinik aşamaya geçilir. Küçük bir insan grubuyla başlayan bu çalışmalar, yüz binlerce insanın dahil olduğu çalışmalarla devam eder. Tüm bu süreç en az 10 yıl alır. Siz tüm bu süreçleri atlayıp, sadece 1 ay içinde insanda denemeden ‘Biz yaptık, oldu’ diyerek ortaya çıkamazsınız. Kaldı ki bahsedilen Dornaz Alfa ilacı zaten piyasada var. Genetik bozukluk sonucu gelişen kistik fibrozis hastalığının tedavisinde, mukusun inceltilmesi amacıyla kullanılıyor. Estonya ve Yeni Zelanda’da COVID-19’un tedavisi amacıyla yoğun bakım hastalarına 19 Mart’tan bu yana uygulanıyor. 15 Nisan’da ise klinik çalışması Fransa’da kayda geçirildi. Bilim insanı olarak, devam eden bir çalışmayı ‘İnsanların hayatını kurtarabilir’ gibi bir söylemle pazarlarsanız, ki ben bunun iyi niyetli bir söylem olduğunu düşünmek isterim, toplumda ‘İlaç bulundu’ algısı oluşur. Bu sorumsuzca bir davranış.”
Paylaş