Paylaş
PANİK YAPMAYIN
Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara şunları söylüyor: “Endişeye mahal yok! Ancak önlemlerimize devam etmeliyiz. Tespit edilen vakanın, ailesi ve temas ettiği tüm kişiler kontrol altına alındı. Bu kişi virüsü yurtdışından getirdi ve hastalık erken dönemdeyken tespit edildi. O nedenle Türkiye için bir panik söz konusu değil. Eğer kişi çok geç, ev içerisindekilere bulaştırdıktan sonra fark edilseydi o zaman daha büyük bir riskten söz edilebilirdi. Bu izolasyonu kontrol altına alamasaydık o zaman vaka sayısında artış meydana gelebilirdi.”
Prof. Dr. Kara zorunlu olmadıkça yurtdışına çıkılmaması gerektiğini hatırlatıyor. Diyelim ki çıktınız. O zaman dikkat! Toplum sağlığı adına döndüğünüz andan itibaren 14 gün kuralına uymak zorunlu. Kara, “14 gün boyunca evde izole olun. Ateş, kusma, ishal, öksürük gibi belirtiler varsa, bir maske takarak, en yakın sağlık kuruluşuna başvurun” diyor.
MARKETLER EN NET GÖSTERGE
PSİKİYATRİST Arif Verimli: “Herkes erzak depolama telaşında. Marketler yağmalanmış. Bu durum ‘koronafobi’nin en net göstergesi. ‘Elinizi yıkayın, dışarı çıkmayın’ gibi uyarılar da ruh sağlığını olumsuz etkiliyor. 1 vaka da olsa insanlarda ‘Yayılacak’ izlenimi hâkim. Zaten toplumun yüzde 30’unda endişe bozukluğu var. Bu nedenle, koronavirüs stresinin getirdiği zarar daha önemli. Bu kaygıyla baş etmenin yolları ise: Makul ve mantıklı korunma tedbirleri alın. Panik yapmayın. Her denilene kulak asmayın. Sosyal medya haberlerine itibar etmeyin. Sadece ağzı iyi laf yaptığı için TV’ye çıkan, meşhur olma kaygısı güden, alanı olmamasına rağmen sanki kendi alanıymış gibi ‘ahkâm’ kesen bazı doktorlara da kulak asmayın!
SAĞDUYULU VE SABIRLI OLUN
UZMAN klinik psikolog Nigâr Çiçek, kaygı, depresyon ve anksiyete bozukluğunun koronavirüs ile alakalı bilginin sınırlı olmasından kaynaklandığını söylüyor. Çiçek “Kaygı ve depresyonu tetikleyen şey bilinmezlik. Ne olacağını, başımıza ne geleceğini öngöremediğimiz için kaygı tetikleniyor. Buna bir de TV’lerde yaratılan ‘panik’ havası, sosyal medyada yazılanları ekleyin. Ruhen bir açmaza giriyoruz. Hele ki panik atak, kaygı, anksiyete bozukluğu, paranoya gibi rahatsızlıkları olanlar bu durumdan daha çok etkileniyor” diyor. Yapılması gerekenler ise şöyle:
YETİŞKİNLER
Felaket senaryolarına inanmayın. WhatsApp grupları/sosyal medya gibi ortamlarda kullanılan aynı ifadeler kaygıyı arttırır.
Türkiye’de şu an 1 vakaya rastlandı. Ama sanki ‘salgın varmış’ algısı var. O nedenle sadece güvenilir kaynaklara inanın.
Sosyal medyada takipçi sayısı fazla ya da komşunuzun kızı doktor diye kulaktan duyma her bilgiye paye vermeyin.
Kaygı yoğunluğu varsa ve bedeniniz bu duruma kalp çarpıntısı, sinir bozukluğu gibi tepkiler veriyorsa sakin kalmaya çalışın. Doğru nefes alıp verin. Yediklerinize dikkat edin.
Hobilerinize yönelin. Kendinize odaklanın.
ÇOCUKLAR
Korkutmayın. Sürekli ellerini yıkamaya ya da ıslak mendil kullanmaya zorlamak sıkıntı yaratır. El yıkamayı eğlenceli hale getirin. Rutin ve gerekli olduğunu anlatın. Kelimelerinize dikkat edin. Ölümden bahsetmeyin.
Sosyal medya kullanımını kısıtlayın, YouTube’a maruz kalmasını önleyin. TV’den uzak tutun.
“Güvendeyiz” ve “Tüm önlemlerimizi aldık” mesajı verin. “Tamam, yok bir şey” demek yerine açıklayıcı olun.
SOSYAL MEDYAYA GÜVENMEYİN
SOSYOLOG İsmail Öz: “Sosyal medya pek güvenilir bir kaynak değil. Yalan haberin, manipülasyonun önüne geçmek çok zor. Gerçeklik çürümesine sebebiyet veriyor. Zira aldığınız bilgi hangi kaynaktan, bunu tespit etme şansınız yok. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınız paylaştı, siz de ona güvenip paylaştınız diyelim. Bir yalana gerçeklik kazandırmış oluyorsunuz. Kaynağı teyitli olmayan haberlerin paylaşılması hususunda dikkatli olunmalı. Tarihsel süreçte toplumları kontrol edebilmenin en kolay yolu korku pompalamaktır. O nedenle korku pompalayanların neyi arzuladıklarının iyi anlaşılması gerek. Tedbiri elden bırakmayın ama her denilene de inanmayın.”
Paylaş