Paylaş
RUSYA’NIN SIKIŞTIĞININ BİR GÖSTERGESİ
MARMARA Üniversitesi İngilizce Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Emre Erşen, seferberlik kararının şaşırtıcı olmadığını, zaten beklendiğini söylüyor ve diyor ki: “Rusya geçtiğimiz şubatta Ukrayna’yı işgal ederken hızlı bir zafer alacağını düşünüyordu. İşlerin bu noktaya geleceğini hiç tahmin etmiyordu. Ama öngörülen hedefler ele geçirilemedi, bazı bölgelerde geri çekilmek zorunda kalındı. 80 yıl sonra kısmi de olsa seferberlik ilan edilmesi, Rusya’nın bunun bir özel operasyon olmadığı ve ‘savaş’ olduğunu kabul ettiği anlamına gelir.”
KADEMELİ PLAN
Kısmi seferberlik genel bir seferberliğe döner mi? Şöyle yanıtlıyor, Prof. Dr. Erşen: “Rus ordusunun gücü düşünülürse çağırılan 300 bin asker gayet minimal ancak kısmi seferberlik ilanı sembolik açıdan önemli. Ukrayna planı istediği şekilde gitmeyen Rusya bir noktada bunu durdurmak için asker ve silah takviyesi yapmak zorundaydı. Putin yenilgiyi kabul edecek noktadan çok uzakta artık. Rus yönetimi bugüne kadar yoğun bir propaganda ile halkını Ukrayna işgali konusunda ikna etti ama bundan sonra ne olur? O tartışmalı. Rusların bizzat savaşması söz konusu bu sefer. Dolayısı ile Rusya şimdilik ‘kademeli’ olarak ilerlemek ve halkının da tepkisini ölçmek istiyor.”
BATI BEKLEMEDE
Ukrayna’nın işgal altındaki bölgeleri- Donetsk ve Luhansk (Donbas), Herson ve Zaporijya’da halk 23-27 Eylül tarihleri arasında Rusya’ya katılmak için referanduma gidiyor. Ancak bölgedeki Rus yanlısı ayrılıkçıların Rusya’ya katılmak istedikleri zaten biliniyor. Referandumdan bağımsızlık kararı çıkarsa bu bölgelere yapılacak olası bir saldırı Rusya’ya yapılmış sayılacak. Bu noktada Putin’in “Ülkemizin toprak bütünlüğü tehdit edilirse şüphesiz Rusya ve halkımızı korumak için mevcut tüm araçları kullanacağız” açıklamasını hatırlatan Prof. Dr. Erşen, “Bu da Rusya-Batı çatışmasına kapı aralar. Böyle bir durumda nükleer silah kullanılması ne kadar gerçekçi? Bence değil. Rusya’nın Ukrayna üzerinden Batı ile savaşmak istediğini sanmıyorum ancak bunun telaffuz edilmiş olması bile Rusya’nın sıkıştığının bir göstergesi. Öte yandan Batı şu an beklemede. Onların da nükleer bir çatışma riskini göze alabileceğini sanmıyorum. Şu an için elden geldiğince konvansiyonel silahlar anlamında, Ukrayna’ya destek devam edecektir” diyor.
TÜRKİYE DENGEYİ KORUMAYA DEVAM ETMELİ
GELELİM Türkiye’nin takınacağı tavra. Nasıl olmalı? Prof. Dr. Emre Erşen, “Türkiye savaşın başından beri dikkatli bir strateji izlemeye çalışıyor. Zaman zaman Rusya ile yakınlaştığı konusunda eleştiriliyor ama bu süreçte Ukrayna’ya verdiği destek de çok önemli, göz ardı edilmemeli. Ki Rusya’ya katılması olası toprakların tanınması konusunda Türkiye’nin tavrı da açık, kabul edilmeyecektir. Burada Türkiye’nin Rusya-Ukrayna’dan ise Rusya-Batılı devletler arasında kalma ihtimali daha sıkıntılı. Eğer işler o noktaya varırsa hatırlanması gereken Türkiye’nin NATO üyesi bir ülke olduğudur. Çünkü NATO özellikle de nükleer tehdit meselesinde Türkiye’yi de bağlayan kararlar alabilir. Bu gerginlik Türkiye’nin dengeyi korumasını zorlaştırabilir. Türkiye’nin manevra alanının genişliği ya da darlığı Rusya-Batılı devletler ilişkilerine göre şekillenecektir” yorumunda bulunuyor.
SOĞUK VE KARA BİR KIŞ KAPIDA
ODTÜ Dış Politika Enstitüsü Başkanı ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Türkiye’nin şu an için Rusya-Ukrayna konusunda dış politikasında bir değişiklik yapmasını olası bulmuyor ve diyor ki: “Rusya’nın kısmı seferberlik ilanı bir ‘ön savaş’ ilanı, hazırlığıdır. Artık her şeyi göze aldıklarının bir göstergesi ve blöf yaptıklarını da sanmıyorum. Putin’in açıklamalarından Batı destekli Ukrayna’nın barıştan yana olmadığı ve Rusya’nın bu önlemleri almak zorunda kaldığı gibi bir anlam çıkıyor. Rusya’nın tavrını Zelenski ve dolayısı ile Batı’yı barış masasına itebilecek bir hareket olarak yorumlamak mümkün. Barışsa bir şarta bağlı; Ukrayna’nın görüşme masasına oturmasına. Ancak Ukrayna şu an barış istemiyor gibi. E, Rusya’nın da bu bölgeden çekilmesi söz konusu değil. Bekleyip göreceğiz ne olacak. Çünkü Avrupa da ne yapacağını henüz bilmiyor bence. Şunu söylemek mümkün: ‘Soğuk ve kara bir kış kapıda.’ Savaş beklenenden daha uzun sürecek gibi.”
‘BEKLE, GÖR’ POLİTİKASI UYGULANMALI
Her iki tarafın da uzlaşmasının mümkün olmadığı durumlarda güç kullanmanın kaçınılmaz olduğu ve böyle bir hamleyi beklediklerini belirten, İstanbul Aydın Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi, Dr. Filiz Katman, Rusya’nın bu açıklaması ile nükleer silah kartını çok erken masaya koyduğuna dikkat çekerek, şöyle devam ediyor: “Bu da aslında temel mücadelenin Ukrayna ile değil Batı ile olduğunu gösteriyor. Türkiye bugüne kadar kendi ulusal çıkarları ne gerektirdiyse onu yaptı. Tepkisini ortaya koymaktan çekinmedi. Bu şekilde de devam etmeli. Tabii BM toplantısı ve ŞİÖ Zirvesi’nde neler konuşuldu? Bunlara tam olarak hâkim değiliz. Ancak biliyoruz ki Türkiye bölgesinde barış istiyor bunun için hamle yapmaktan da çekinmedi. İlla bunun devamı beklenecektir. Ancak ben Türkiye’nin en azından bir süre, ‘Bekle, gör’ politikası izlemesi gerektiğine inanıyorum.” Peki, ABD dünyanın genel bir savaşa sürüklenmesini ister mi? Rusya-Batı mücadelesinin ABD’yi güçlendirme, Avrupa’yı güçsüzleştirme yönünde bir hamle olduğuna dair iddialar olduğunu hatırlatan Dr. Katman, “Bu iddialar yalanlandı ancak Rusya’nın AB’ye enerji üzerinden oynadığı rolü ABD’nin üstlenmek istediği de bir gerçek. Bu noktada olası bir Rusya-Batı mücadelesi ABD’nin önünü açabilir” diyor.
Paylaş