Paylaş
TÜRK HEKİMLER CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINDA GÖGSÜMÜZÜ KABARTTI
Bu yıl Madrid’te yaklaşık 40 bin kişiyi ağırlayan Avrupa Onkoloji Kongresi’ne sadece dünyanın en iyi hekim ve biliminsanları değil, amacı en iyi tedaviyi, en yüksek fayda ile hastaya ulaştırmak isteyen klinisyen, araştırmacı, hasta hakları savunucuları (Türkiye’den tek bir dernek; Genç Birikim Derneği vardı) ve sağlık sektörü temsilcileri de katıldı. 4 gün süren oturumlarda yıllardır devam eden bazı klinik çalışmaların uzun dönem- yeni çalışmaların da ilk sonuçları açıklandı. Ama önce Türk biliminsanlarına özel bir başlık açmak istiyorum. Çünkü kanser tedavilerinde çığır açacak bu çalışmaların araştırmacıları arasında ülkemizden çok sayıda isim var. Bu, gurur verici olduğu kadar Türkiye’den birçok hastanın yeni nesil ilaç, tedavi ve yöntemlerden faydalanabilmesine de kapı açmış durumda. Zira 5-10 yıl öncesine kadar bu ‘klinik’ çalışmalara sadece Avrupa’dan hasta kabul ediliyordu. Bu durum komşumuz Ermenistan’ı fazlaca üzmüş olacak ki heyet liderleri sunumunu “Neden Türkiye’ye bu imkânlar tanınıyor da bize değil?” üzerine yaptı. Ne diyeyim? Umarım tüm hastalar tez zamanda şifa bulur ama gelin ulu önder Atatürk’ün şu sözünü hatırlatayım: “Beni, Türk hekimlerine emanet ediniz!”
‘TERZİ İŞİ’ TEDAVİLER KANSERDE ÇIĞIR AÇIYOR
Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Özlem Sönmez kongredeki Türk hocalarımızdandı. Bu yıl, ‘kişiselleştirilmiş tedavi’ yöntemlerinin başarısı hakkında daha net sonuçlar elde edildiğini söylüyor. Ne demek kişiselleştirilmiş tedavi? Şöyle yanıtlıyor: “Eskiden hemen hemen herkese tek tedavi; ki bu sıklıkla kemoterapiydi- uygulanıyordu. Ama şimdi ‘terzi işi’ diyebileceğimiz kişiye, hastalığına göre yeni tedaviler var. Aynı anne, babadan doğmamıza rağmen kaşımız, gözümüz nasıl kardeşimizden farklı ise aynı teşhisi alan hastaların da tedavisi farklı artık. Tedavinin nasıl yapılacağı ise Next Generation Sequencing (NGS) yeni nesil dizileme testleri ile belirleniyor. Bu kongrede öğrendik ki halk arasında ‘geç kalınmış’ diye bilinen, evre 4- metastatik (organlara da sıçrayan) akciğer, safra yolu, üregenital kanserler başta, tedavi başlangıcı ve tedavi değişikliği öncesinde, ‘yeni nesil dizileme’ testleri yapılan ve tedavisi de testlerin sonuçlarına göre ‘kişiselleştirilen’ hastaların, sağ kalım oranı net şekilde (yüzde 90 üzeri) yükselmiş.”
6 AY ÖMÜR BİÇİLEN HASTALAR 7 YILDIR HAYATTA
“İmmünoterapilerin (bağışıklık sisteminin kansere karşı savaşmasına yardımcı olan bir tedavi) uzun dönem sonuçları da çok başarılı. Oldukça agresif seyirli olan ve bu sebeple 3-6 ay arası ömür biçilen, metastatik malign melanom- cilt kanseri hastalardan immünoterapiye cevap veren ve 2 yıllık tedavisi tamamlanan hastaların yüzde 93’ünün, 7 yıl sonunda hala hayatta olduğu kanıtlandı. İleri evre mesane ve idrar yolu kanserlerinde ise -kemoterapiye oranla- immünoterapi ve hedefe yönelik tedavilerin sağ kalım üstünlüğünün 3 yıla yakın olduğu açıklandı. Ki o sırada tüm salon, sen de oradaydın, araştırmacıları ayakta alkışladı.”
KANSER TEDAVİSİNDE ARTIK ‘GÜDÜMLÜ FÜZELER’ VAR
Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Yeşim Eralp’in metastatik hormon pozitif meme kanseri hastalarında yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik çalışması ise kongrede sergiye çıktı. Kendisi ile- yabancı hocaların ilgisinden fırsat bulup- posterinin önünde buluştuk. Diyor ki: “Kanseri ‘ölümcül’ bir hastalık olmaktan çıkarma yolunda immunoterapi ve yeni nesil ilaçların önemi malum. Ancak buna direnç gösteren türler de olabiliyor. Bu kongrenin öne çıkan konulardan biri de buydu. Bu noktada bir sonraki adımda hangi hasta için hangi tedavinin daha uygun olduğunu kanıtlanmış çalışmalarla öğrenmiş olduk.”
KONJUGE İLAÇLAR UMUT VERİYOR
“Bir diğer konu da kanser hücresine direkt ulaşan ve kemoterapinin hücre içine verilmesini sağlayan, hastanın sağ kalım süresini yükselten, ki ben bu ilaçların güdümlü birer füze olduğu kanaatindeyim, ADC yani konjuge ilaçlardı. Biz, Türkiye’de bu ilaçları, örneğin meme kanseri tedavilerinde, belirli hasta gruplarında zaten kullanıyoruz. Ancak bu ilaçların ‘umutsuz’ denilebilecek farklı kanser türleri için de işe yaradığını gösteren yeni çalışmalar var. Jinekolojik kanserler; endometrial ve over kanserlerinde ise bugüne kadar tek bir tedavi vardı, kemoterapi. Yine çalışmalar gösterdi ki tedaviye immunoterapi eklendiğinde daha iyi sonuç elde etmek mümkün. Tüm bu çalışmalar yakın gelecekte kanseri ‘kronik’ bir hastalık haline getirebilmek için. Hastalarımızın doktorları ile konuşarak, tüm bu çalışma ve ilaçlara erişim şansı ise çok yüksek.”
YARIN: YENİ NESİL İLAÇLAR VE İMMÜNOTERAPİ TEDAVİSİ
Paylaş