Paylaş
35’ten fazla kişinin hayatını kaybettiği onlarcasının yaralandığı 6.9 büyüklüğündeki depreme İzmir’de yakalanmadım ancak canlı canlı şahit oldum. Deprem olmaya başladığında İzmirli arkadaşım Mine Özgüven ile telefondaydım. ‘Çok büyük bir deprem oluyor’ dedi ‘Öleceğiz, yardım edin’ diye çığlık atmaya başladı. Sonrası yok! İlk şokun ardından ilk uçak ile İzmir’e vardım. Yanlarında olmalıydım.
İLK DURAK EV
Yolda, depremin hemen ardından oluştuğu söylenen yoğun trafik yoktu, saat geç olmuştu. Ancak çevre illerden gelen yardım ekipleri şehre girdiği için trafik kontrollüydü. Hasarlı binalar boşaltılmış, bazı sokaklar trafiğe kapatılmıştı. İlk manzara korkunç olmasa da ne ile karşılaşacağını bilememenin verdiği endişe ile Hatay semtinde yaşayan ailemin evine vardım. Oturdukları evde birkaç çatlak tespit ettim ama sonradan öğrendiğim kadarıyla bunlar sadece sıva çatlağıydı. Tüm mahalle sokaktaydı. Hemen hemen herkesin dilinde ise aynı cümle: “Bugüne kadar böylesini hiç yaşamadık”. 6 büyüklüğünde artçı sarsıntılar olabileceği ihtimalleri üzerine yakınlardaki bir parkta sabahlama kararı alındı. Birileri çadır kurdu, birileri battaniye getirdi, birileri çay demledi. Elektrik kesikti ve neredeyse sabahın ilk ışıklarına kadar da gelmedi. Zor bir geceydi.
O AN ÖLECEĞİMİZİ SANDIM
El ayak çekilince Nur Üzümcü’ye ‘O an ne oldu?’ diye soruyorum. Depreme Yeşilyurt Devlet Hastanesi’nde muayene olurken yakalanan Üzümcü ‘Çok dipten bir gürültü geldi önce. Hafif hafif sallanmaya başladık sonra hiddetlendi ve bitmek bilmedi. 15 saniye diyorlar ama bence 40 saniyeden uzundu. Bugüne kadar İzmir’de çok deprem yaşadım ama böylesi hiç olmadı. Doktor bey ile masanın altına girdik. ‘Oğlum, Ege, evde tek başına’ deyip ağlamaya başladım. O an öleceğimi ve bir daha oğlumu göremeyeceğimi sandım. Deprem biter bitmez kendimizi dışarı attık. Etrafta ne bir taksi ne de araç vardı. Eve doğru saatlerce koştum. Korku, panik ve karmaşa hâkimdi” diyor.
BAYRAKLI VE BORNOVA YUMUŞAK ZEMİNLİ BÖLGE
Peki depremin etkisi en çok neden Bayraklı ve Bornova’da hissedildi? Araştırma yapmak için bölgeye gelen mimar Nihat Şen’e soruyorum. Şen “Burası alüvyo denen yumuşak zeminli bir bölge. Yani zemin itibarıyla zayıf. Böylesi bir bölgeye depreme dayanıklı olmayan bina inşa ederseniz olacağı bu. Aslında fay hattı hariç her zemine bina yapılabilir, yeter ki o bina yönetmeliğe uygun yapılsın. Sonuçta aynı bölgede olup tek çatlağı olmayan binalar var. 12 binanın tamamının 1999’daki büyük Marmara depreminden önce inşa edildiği, yeni deprem yönetmeliğine uygun olmadığı belirlendi. İzmir’de 40 bin binanın acil olarak yenilenmesi şart” diyor.
DOĞAYA SAYGI DUYMUYORUZ
10 yıl önce şehir hayatından sıkılıp Seferihisar’a yerleşen Mehmet Gülaylar ise depreme merkez üssünde yakalandı. Gülaylar depremin ardından havanın bir anda karardığını, ilçeye masif, keskin bir kokunun yayıldığını belirterek, şöyle devam ediyor: “Deniz sanırım 100 metre kadar geri çekildi ve inanılmaz bir baskıyla geri vurdu. Evler, arabalar sular altında kaldı. Teknelerin bir kısmı sürüklendi. Geceyi karanlıkta geçirdik. Sabahın ilk ışıklarıyla hasarın büyüklüğü daha net anlaşıldı”. Gülaylar’a göre depremin felakete dönüşmesinin en büyük nedeni doğaya duyulmayan saygı. “Şehirden kaçmak için geliyor ama şehir yaşamını da beraberlerinde getirip, bu cennet köşelere 3-4 katlı apartmanlar dikiyorlar. Bizi bu kibir ve hırs yok edecek” diyor.
EVİN İÇİNE SANKİ BOMBA ATILDI
Sabahın ilk ışıklarıyla depremin etkisinin en çok hissedildiği Bayraklı’ya geçtim. Halen 12 binada arama-kurtarma çalışmaları devam ediyor. Yılmaz Erbek Apartmanı da onlardan biri. Binanın yarısı çöktü, çökmeyen bölüm ise 3 vinç yardımı ile ayakta tutulmaya çalışılıyor. Aysel-Ümit Bozyel, 2 çocuklarıyla Erbek Apartmanı’nın 2. katında yaşıyor, yani yaşıyorlardı. Aysel Bozyel ‘o’ anları bakın nasıl anlatıyor: “Deprem olduğu an mutfaktaydım. Bir ses geldi önce sonra sallanmaya başladık. Yerdeki parkeler aşağıdan biri sanki balyozla vurmuş gibi yukarıya doğru patladı. Duvarlar üzerimize yıkıldı. Eşim ile balkondan çıkmaya çalıştık ama 2. kat olduğu için korktuk. Bizi gören bir komşum ‘Arka balkona geçin’ diye seslendi. Evin içi moloz doluydu. Göz gözü görmüyordu. Eşim ayağından yaralandı. Arka balkona güç bela ulaştık. Evin kısmen yıkıldığını o an anladım. Bir baktım, 2. katta değiliz artık, zemine inmişiz. Üzerimize bir hırka, ayağımıza bir terlik alamadan, kısmen zemine inen balkondan atlayıverdik. Yılların emeği ise o çöküntünün altında kaldı.”
‘MÜTEAHHİT KOLONLARI KESTİ’ İDDİASI
Aysel Bozyel sosyal medyada da dolaşan korkunç bir iddiayı da şu sözlerle dile getiriyor: “Ne kadar doğru bilmiyorum, şu zor günleri bir atlatalım gerçek mutlaka ortaya çıkar ancak bu binada, yapıldığı ilk günden bu yana oturan komşularım, binanın müteahhitliğini yapan Mustafa isimli şahsın zemin katta bulunan 5 dükkânın kolonlarını kestiğini ve 1 büyük dükkân haline getirdiğini, bu yeni büyük dükkânın da zincir bir markete kiralandığını söylediler. Zaten çöken kısım marketin olduğu taraf. Eğer bu iddia doğruysa hukuki zeminde hakkımızı arayacağız, bu işin peşini bırakmayacağız.”
Paylaş