Paylaş
Zor bir hastalıkla uğraşmıyor olsaydım sanırım yine beni kimse tutamaz, soluğu Kiev’de alırdım. Çoğunlukla sorarlar, zaman zaman ben de kendime sorarım; ‘Herkesin kaçtığı yere insan neden koşarak gitmek ister?’ Cevabım, mesleğimi ‘ölümüne’ sevmek olurdu. Peki ya diğerleri ne der? Günlerdir bombaların altında haber geçmeye çalışan Ukrayna’da, sıcak bölgedeki meslektaşlarıma sordum.
BUNUN ADI GAZETECİLİK REFLEKSİ
Hürriyet özel haber muhabiri İdris Emen ve foto-muhabiri Murat Şaka çatışmaların başladığı ilk günden beri Kiev’de. Uçakla Polonya’ya, ki sınırda bir süre gözlem altında tutuldular, sonrasında da adım başı kontrol noktalarından geçerek önce Lviv’e, sonra araçla Kiev’e ulaştılar. Her ikisi de Suriye ve Irak’taki operasyonları farklı zamanlarda yerinden takip etmiş gazeteciler. Emen, “Bu tarz sıcak işleri takip eden, etmekten de mutlu olan bir ekibiz. Buraya da aynı habercilik refleksi ile geldik. İşgal öncesi olayların buraya varacağını öngörüp akreditasyonlarımızı yaptırmıştık” diyor.
ÖNLEM ALIYORUZ
“Bu nasıl bir ruh hali ki herkesin kaçtığı yere koşa koşa gidiyorsun?” Emen, “Gazetecilik yapmayı, tarihe tanıklık etmeyi seviyorum. Tabii ki canımızdan vazgeçmedik. Mümkün mertebe önlem alıyoruz. Savaş bölgelerinde çalışmak her zaman zordur. Farklı bir coğrafyadasın günün sonunda. Gözaltına alınan, çatışma ortasında kalanlar var ama kendimizce bir güvenlik sistemimiz de var. Ailem ve dostlarım, benim sıklıkla çatışma alanlarında olmama alıştı ancak ‘Delirdiniz mi? Dönün hadi’ diyen de çok. Gazetecilikten öte insan olarak da bir misyonumuz var. Sevdiklerine ulaşamayanlara elimizden geldiğince yardım ediyoruz.” Bir haberleşme ağı kurduk vurgusuyla yüreklere su serpiyor. “Bölgede tahliyeler yoğunlaştı. ‘Rusların şehre girmesi an meselesi’ deniliyor. Kiev’den ayrılmayacak mısınız?” Her ikisi de diyor ki: “Tüm savaşların ortak yönü en çok sivillerin zarar görmesidir. Burada da öyle manzaralar var ki! Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, Suriye’den kaçıp burada yeniden savaşa yakalananlar... Yapabildiğimiz kadar onların sesi olacağız. Her saat aramızda bir durum değerlendirmesi yapıyoruz. Şu an kestirmek zor ama kendimizi tehlikede hissettiğimiz an çıkacağız.”
BU İŞTE KADIN ERKEK AYRIMI YOK
Bölgedeki birkaç kadın gazeteciden biri de A Haber programlar şefi Emine Kavasoğlu. Tek bir farkla, Emine iki aydan fazladır Ukrayna’da ve dün İrpin’de kameraman arkadaşı Niyazi Kurt ile bombardıman altında kaldı. Şükür ki kıllarına zarar gelmedi. Sondan başlayıp, önce bombardımanı sordum. Diyor ki: “Bombardıman sivillerin tahliyesi sırasında başladı. Kadınlar, çocuklar... Fulya, o çocukların çığlıkları kulaklarımı sağır etti, inan şu an anlatırken ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. Tam karşımda 2-3 yaşında bir çocuk... Kulaklarını elleriyle kapamış, çığlık çığlığa ağlıyor... İşte savaş bu.” “Kadın olarak savaş bölgesinde olmak nasıl bir his?” Kavasoğlu, “Sen de iyi bilirsin ki bu işte kadın-erkek ayrımı yoktur. Zor da olsa bu benim işim ve ben de işimi severek yapıyorum” diyor.
DELİLİK HALİ
Suriye, Irak ve Azerbaycan’da da aylarca görev yaptı Emine. “Herkesin kaçtığı yere koşarak gitmek nasıl bir refleks?” Şöyle diyor: “Sanırım bir ‘delilik’ hali ve büyük bir iş aşkı. Herkes bölgeden nasıl kaçacağının hesabını yaparken sen nasıl daha iyi görüntü alabileceğini planlıyorsun. Bombardıman altında kalır mıyım? Ölür müyüm? Açıkçası o an pek düşünmüyorsun. İşinin gereğini yapıyorsun. Şovdan ziyade yaşananı birebir aktarmak benim için çok daha önemli. Son bir şey daha; ömrüm boyunca bir daha çocuk çığlığı duymak istemiyorum. Barış çok kıymetli.”
KORKMUYORUM DİYEN YALAN SÖYLER
Kızı Ayşe Bengisu’nun doğumunu Kuzey Irak’taki operasyonları yerinde takip ettiği için göremeyen bir savaş muhabiri o. Cem Tekel’den bahsediyorum. Şu an Show Haber adına Kiev’de. Körfez Savaşı’ndan Libya ve Mısır’a, Kuzey Irak’tan Suriye, Afganistan ve Gürcistan’a kadar 25 yıllık meslek hayatında takip etmediği savaş neredeyse yok. Haber yaparken yanında yaralanan da yaşamını yitirenler de olmuş: “Savaşlara, çatışmalara gidiyorsanız acılara, parçalanan yaşamlara da tanıklık edersiniz. Maalesef işin bir parçası bu” diyor. Tekel’i hem iyi bir arkadaşım hem de uzun yıllar mesai arkadaşım olduğu için ‘gözü kara’ bilirim. İlk kez soruyorum: “Hiç korkmuyor musun?” Tekel, “Korkmuyorum diyen yalan söyler. Elbette korkuyorum. Bu çok insani bir durum. Ancak bir yandan da gittiğiniz yerlerde büyük insanlık dramları yaşanıyor ve siz bunu tüm dünyaya duyuracak güce sahipsiniz. Sizi buna motive eden, korkuyu yenen şey işte bu. Tarifi zor bir duygu ve gurur. Şu anda dünyanın gözü Kiev’de. Şartlar elbette kolay değil. Ulaşım, yakıt, yemek anlamında sıkıntılar var ama herkesin kaçtığı o yerde olmalısın ki dünya neler yaşandığını görsün.” Savaş muhabirliğinde tam güvenli bir yer ya da alan olmadığını belirten Tekel, “Kiev’den ne zaman çıkarsınız?” sorusuna ise “Görüntü alıp haber yapabildiğimiz son ana kadar buradayız” cevabını veriyor.
İŞİMİZİN GEREĞİNİ YAPTIK
Lviv’den yola çıkan CNN TÜRK aracı 3 gün önce Kiev yakınlarında hedef alındı. Muhabir Samet Güner ve kameraman Caner Emre Kınacı’nın sağlık durumları iyi. İkisi de “Mesleğimizin gereğini yaptık. Masada oturup olup biteni TV’den izlemek yerine, gerekli tüm güvenlik önlemlerini alarak ve burada bir savaş olduğunu, zorlu anlarımızın olabileceğini bilerek buraya geldik. Yani o gece o kurşunlardan biri bize de isabet edebilirdi. ‘Bir daha gider misiniz?’ dersen, cevap yine ‘Evet.’ Keşke böyle bir savaş yaşanmasa ama bunu tecrübe etmek, alandan haber geçmek, başkalarının gözü, kulağı olmak, tarihe tanıklık etmek çok kıymetli ve işimizin gereği” diyorlar.
Paylaş