Paylaş
O ARAŞTIRMA
204 ülkedeki 48 farklı çalışma ile pandeminin ruhsal etkileri incelendi. Buna göre salgın ile bağlantılı olarak Türkiye’de depresif bozukluklar yüzde 38.7, anksiyete yüzde 28 üzerinde arttı.
HER 4-5 KİŞİDEN BİRİ DEPRESYONDA
ÇOCUK ve Genç Psikiyatristi, Doç. Dr. Veysi Çeri’ye göre araştırmanın önemli bulgularından biri de kadınlar ve 20-24 yaş arası gençler ile Arjantin, Güney Afrika, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin depresyon ve kaygı bozukluğundan daha fazla etkilenmiş olması. Neden? Şöyle açıklıyor: “Pandemi ile evlere kapandık. Bu da beraberinde ekonomik zorluklar getirdi. İşe gidemedik, para kazanamadık. Destekler oldu ama sınırlı sayıda kaldı. Ailemiz, sevdiklerimiz, dostlarımızla görüşemedik. Sosyal yaşantıdan uzaklaştık. Yalnızlaştık! Özellikle sokağa çıkma yasaklarıyla başlayan süreçte pek çok kişi huzursuz hissetmeye başladı ki kadınlar bunu daha yoğun hissetti. Okul, ev, iş yükü de üstlerine bindi. Ev içi şiddet arttı. COVID-19’un fiziksel tehdidinden ziyade sosyal hayatta neden olduğu bu tip değişiklikler ve kısıtlamalar durumu daha da tetikledi. Şu an salgından daha etkili bir ruh sağlığı pandemisi ile karşı karşıyayız. Her 4-5 kişiden birinde depresyon ya da anksiyete yaşanıyor. Dahası bu rahatsızlıklar uzun süre tedavisiz kalıyor çünkü farkında değiliz ve hastalıkların semptomlarını dahi bilmiyoruz.”
DEPRESYONA GİRDİĞİMİZİ NASIL ANLARIZ
PEKİ, depresyonda olup, olmadığımızı nasıl anlayacağız? Doç. Dr. Veysi Çeri 7 ipucu veriyor:
1) Sebepsiz yere mutsuz, huzursuz, gergin, sinirli hissediyorsanız, sürekli canınız sıkılıyorsa,
2) Hayattan keyif alamama hali baş göstermiş, hobiler keyif vermemeye başlamışsa,
3) ‘Bir defa okuyup anladığımı 3 kerede ancak anlıyorum’ dediğiniz zihinsel yavaşlama varsa,
4) Arkadaşlar ile vakit geçirmek istememe - sosyal içe çekilme gibi bir durum söz konusu ise,
5) Uyuyamama, uykuya dalma probleminiz var ya da çok uyuduğunuz halde dinlenemiyorsanız,
6) Yorgun, yaşlı, enerjisiz hissediyor, yersiz korkulara kapılıyorsanız,
7) Aşırı yeme ya da aşırı iştahsızlık ile eve kapanma halleri baş gösterdiyse tehlike çanları çalıyor!
“Bu durumlarda mutlaka bir psikiyatriste başvurun. ‘Çok pahalı’ deniyor. Belki özelde ‘pahalı’ ancak bugün devlet ve kamu hastanelerinde psikiyatri servisleri ücretsiz hizmet vermekte.”
DAMGALANMA KORKUSU VAR
PSİKİYATRİST, Dr. Emine Kılınç pandemiden önce de depresyon ve anksiyete başta, ruhsal hastalıkların sağlıkla ilgili yükün önde gelen sebeplerinden olduğunu söylüyor, “Yaşamı zorlaştıran 25 hastalıktan biri depresyon diğeri anksiyetedir. Bu hastalıklar zaten zordu pandemi bu zorluğu iki katına çıkardı” diyor. Dr. Kılınç haritanın kırmızı olduğu yani salgının arttığı, kısıtlamaların uzun sürdüğü bölgelerde, sosyal ve ekonomik zorlukların da tetiklemesi ile depresyon ve anksiyetenin arttığını belirterek, şöyle devam ediyor: “Okulların, işyerlerinin kapanması, sokağa çıkma yasakları... Hareket etme alanımız daraldıkça depresyon ve kaygı da yükseldi. Durumdan en çok etkilenenler ise kadınlar oldu.”
KADINLAR ETKİLENDİ
“Ev işleri, çocuğun okul-ödev dahil tüm sorumluluklarının omuzlarına yüklenmesi, erkeklere göre iş güvencelerinin daha az olması, aile içi şiddetin artması kadınlarda daha fazla depresyon görülmesine neden oldu. Bu süreçlerde online, telefonla destekler vermeye çalıştık ama pek talep olmadı.” Araya giriyorum. Neden talep yoktu? Dr. Kılınç, ‘Sanırım damgalanma korkusu var bunun altında. Psikoloğa ya da psikiyatriste gitmek zayıflık göstergesi olarak algılanabiliyor. Oysa unutulmamalı ki herkesin taşıyabileceği bir yük var. Yük fazla gelmişse destek almakta sıkıntı yok. Zayıflık olarak görülmemeli çünkü inanın pandemi ile hepimizin hayatı bambaşka bir noktaya evrildi” diyor.
Paylaş