Paylaş
TARİHÇİ-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, 81 yaşında hayata veda eden tarihçi Filiz Çağman’ın kendisinin iyi bir dostu ve aynı zamanda selefi olduğunu da belirterek “O dönem ki Kültür Bakanımız İstemihan Talay Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü olarak kendisini tayin etmek istemişti. Ancak gerçek mesuliyet sahipleri gibi tereddütü vardı. Daha sonra kendisini ikna ederek, bu vazifeyi almasını sağladık. Filiz Hanım, Topkapı’nın mirasına, geleneğine uygun davranan biri oldu. Bakın bu çok önemli bir şeydir. 8 yıl bu görevini başarıyla sürdürdü. Minyatür uzmanıydı. Minyatürlerin yanındaki yazıları okumayı çok iyi bilirdi. Topkapı kütüphanesine hâkim olmak demek Osmanlı sanat kültür dünyasına hâkim olmak demektir. Bu vasıfta insan yerli ve yabancılar arasında çok az bulunur, yani oradaki malzemenin hem kâğıdını, hem cildini, hem tezhibini, hem minyatürünü, hem yazısını birlikte okuyup değerlendirmek çok az kula nasip olur. Tarihimizde de sayılıdır. Çok disiplinliydi, çok da vakfetmişti kendini. Deprem sıralarında Kadıköy’deki evini bırakıp müzede, üst odada kalmışlığı vardır. Ben ona ‘Saray-ı Âmire nâzırı’, ‘Topkapı nâzırı’ der büyük saygı ve sevgi duyardım” diyor.
Filiz Çağman
SAYGI GEREĞİDİR BİR ANANEDİR
Çağman emekli olduktan sonra müze müdürlüğü için kendisine teklif gittiğini belirten Prof. Dr. Ortaylı kendisinden icazet alarak göreve başladığını belirterek, şöyle devam ediyor: “Aramızda halef- selef ilişkisi var. O çalışırken ben ona, ben çalışırken o bana yardımcı oldu. Dedim ya Topkapı nazırı idi o benim için. Devir teslim töreninden bir fotoğrafımız var, bahsettiğiniz o durum aslında etek öpme değil. Temennadır. Eski memurlar temenna yaparlardı. Bir üst rütbenin eteğini öper gibi temennada bulunurlardı. Saygı gereğidir, bir ananedir. Öyle bir enderun ananesini gerçekleştirmiştik kendisiyle. Zaten, ben sarayın memurlarına uzman ahali, enderun halkı derim. Benim için saraydaki uzmanlık çok önemlidir. Diğer memuriyetlere benzemez. Bu esası herkese anlattık, Kültür Bakanlığı’na anlatamadık. Yani böyle ananevi müzelerde neler yapılması ve nasıl bir teşkilat, nasıl bir anane yerleştirilmesi gerektiğini bir sürü insana anlattık fakat Kültür Bakanlığı’na anlatamadık. Böylesi yerlerde yerin anlamına uygun geleneklerin devam ettirilmesi gerekir. İnşallah bundan anlarlar.”
İLBER HOCA’NIN ‘EL ETEK ÖPME’ SERÜVENİ
TARİHÇİ-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, 2 yıl önce Cerrahi tarikatı lideri Ömer Tuğrul İnançer’in elini öpmüş, sonrasında da eleştiri oklarının hedefine oturmuştu. Oysa Ortaylı’nınki ‘el öpmek’ değil, muhatabı ile eski İstanbul’da, özellikle de Mevlevîler arasında hayli yaygın olan ve ‘görüşmek’ de denilen şekilde selamlaşmaydı. Ortaylı da daha sonra bir açıklama yaparak “O benim, ben de onun elini öpüyorum. Bu çok eski bir İstanbul âdetidir, yobazlık değildir” demişti.
İlber Ortaylı’nın el öptüğü bir başka isim de Rusya’ya asırlarca hükmeden Romanov Hanedanı’ndan büyük düşes Mariya Vladimirovna Romanova’ydı. Taçsız imparatoriçe İstanbul’a geldiğinde Topkapı Sarayı’nı ziyaret etmiş, o yılarda sarayın müdürü olan İlber Ortaylı’da kendisini kapıda karşılamış ve protokolün gerektirdiği şekilde, centilmenlik gereği elini öpmüştü.
Paylaş