Paylaş
BU ŞİDDETİ ACİL DURDURUN
2015’te, Samsun’da görev yaptığı hastanede, hastası İsmail Koyun tarafından uğradığı silahlı saldırı sonucu şehit düşen Op. Dr. Kâmil Furtun’un dün 6. ölüm yıldönümüydü. Rahmetli Furtun’un doktor eşi, Samsun Tabip Odası Başkanı Funda Furtun’u eşinin mezarı başındayken aradım. Böylesi acı bir günde maalesef gündem yine bir doktorlara yönelik şiddetti. Hem bir doktor hem de geride kalan bir eş olarak yaşadıklarını ve ‘Bu şiddet nasıl bitecek?’ diye sordum. Tüm samimiyetiyle anlattı:
ŞİFA VEREN ELİ YOK ETMEYİN
“Sağlıkta şiddet artık önlenemez bir boyuta geldi. Şifa veren eli yok etmek de ne? Ankara’daki genç meslektaşımız belki bir daha bu mesleği yapamayacak. Bu sadece ona değil, onun şifa ettiği/şifa bekleyen hastalarına da yapılan bir saldırı. Her yıldönümünde aynı acıyı yaşıyorum ben. Eşimin sebepsiz yere, bir hiç uğruna yok edilişini kabullenmek mümkün değil. Eşim Dr. Kâmil Furtun’un cinayeti de bir ihmaller zinciriydi. İnanın bu daha da yaralayıcı bir acı. Eşimin katili her geldiğinde sorun çıkaran, insanları tehdit eden biriydi. ‘Bir gün birine bir şey yapacağım’ dediği halde tedbir alınmadı. Bu büyük bir ihmal. Peki, eşim ile bitti mi? Hayır. Eşimden sonra Dr. Aynur Dağdemir’i, onun ardından Dr. Fikret Hacıosman’ı benzer bir saldırı ile mezara verdik. Daha geçenlerde Keçiören’de doktorların saldırıdan kendilerini korumak için acil girişine barikat kurduğunu hepimiz izlemedik mi?
AYNI ACILAR YAŞANMASIN
Sağlık çalışanları dövülüyor, yaralanıyor, şehit ediliyor... Artık acilen bir çözüm bulun. Ülkemiz bir şiddet sarmalında! Trafikte şiddet, kadına, çocuğa, hayvana şiddet! Engel olmak için en ağır cezaların uygulanması ama öncelikle bu şiddet dilinin bırakılması lazım. Siyasetten günlük yaşama kadar... Yoğun bir şiddet dili var. En basiti, TV dizilerine bakın! Şiddet her yerde ve normalleştirilmiş durumda. Lütfen artık... Aynı acılar bir daha bir daha yaşanmasın! Başka canlar yanmasın.”
YASANIN UYGULANMASI ŞART
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, geçtiğimiz yıl, sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemenin TBMM’den geçerek yasalaştığını, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin cezasının arttırıldığını hatırlatıyor. Cezalar nispeten ağırlaştırıldığına göre şiddet neden devam etmekte? Prof. Dr. Fincancı “Bir kere bu yasa önemli bir kazanım. Bunun altını çizeyim. Bazı cezalar önemli derecede arttırıldı. Ama tek yasa gibi çıkmadı. 212 sayılı kanun teklifine ekleştirilerek kabul edildi. Bu da şu demek: Bazı önerilerimiz kanuna giremedi. Bunlardan birisi sağlık alanında çalışan (güvenlik dahil tüm personelin) bu kanuna dahil edilmesiydi. Bu neden önemli? Daha dün İzmir’de bir özel hastaneyi silahlarla taradılar ve hastanenin güvenlik görevlileri yaralandı. Bu da sağlıkta şiddettir! Kanun, tüm sağlık çalışanlarını kapsamalı ki bütünlük olsun. Ayrıca, sağlık çalışanlarına yönelik suçlarda ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kaldırın’ demiştik. Çünkü hükmün açıklanmasının geri bırakılması ‘cezasızlık’ anlamına geliyor. Yani yapanın yaptığı yanına kalıyor. Buna yargı mensuplarının inisiyatiflerini de ekleyin... Hatırlarsanız, İzmir’de Dr. Kadir Songür boynundan jiletle yaralanmıştı. Yerel mahkeme bu saldırıya en üstten, 20 yıl ceza verdi. Ancak istinaf mahkemesi daha dün bu kararı bozdu. O nedenle bir, yasanın kapsamının genişletilmesi şart, ikinci olarak da yasanın gerçekten uygulandığına emin olmalıyız ki bu şiddetin önüne geçebilelim” diyor.
SAYGINLIĞIMIZ ELİMİZDEN ALINDI
TTB Şiddet Çalışma Grubu üyesi Dr. Samet Mengüç sağlıkta dönüşüm programının uygulanmaya başlamasından sonra şiddet olaylarında bir artış yaşandığını belirtiyor, şöyle devam ediyor: “Bu bir sistem sorunu. Hasta ile sağlık çalışanlarının konumlandırılmasında sorun var. Normalde sağlık hizmetini veren ile alan aynı taraftadır, amaç ortaktır. Ancak sistem iki tarafı karşı karşıya getirmiş durumda. Örneklendireyim: Şimdi bu program hastaların hastane erişimini kolaylaştırmak ve sıkışıklığı gidermek için oluşturuldu. Buraya kadar sorun yok ama bu hastayı ‘müşteri’ konumuna getirdi. Bunun karşılığında da doktorlar başta tüm sağlık çalışanlarından ekstra bir performans beklendi. Ek ödeme denilen garip bir yöntemle hekimler daha seri, daha hızlı, daha çok işlem yapmaya teşvik edildi. Bu da doktorları ‘işveren’ konumuna koydu. Daha fazla hasta bakmak için teşvik edilen hekim, yoğun muayene ortamında hastaya yeterli ilgiyi gösterememeye başladı.
DOKTOR-HASTA KARŞI KARŞIYA
10-15 dakika süren kısa muayenelerde hekim hasta üzerinde gerekli etki/saygınlığı yaratamadı; hastasıyla eksik kalan diyalog nedeniyle ilişkiler gerildi. Buna bir de hasta ya da yakınlarının, hastaneye zaten, ‘sağlıklı’ bir psikoloji, objektif bakış açısıyla gelmediğini/ beklentisinin yeteri kadar karşılanmaması durumundaki hayal kırıklığını, bürokratik işlemlerde karşılaştığı olumsuzlukları da ekleyin... Oluşan öfke ve tepki hemen karşısındaki hekime yansıdı. Doktorların saygınlıklarının ellerinden alındığı, hasta-doktor ilişkisinin ticarete döküldüğü her durumda şiddet de kaçınılmazdır.”
Paylaş