Paylaş
KALIPLAŞMIŞ CİNSİYET NORMLARINA DİKKAT ÇEKİYOR
MODA dünyasının erkek giyiminde öncü isimlerinden biri de moda tasarımcısı Hatice Gökçe. Tarkan, Hayko Cepkin, Yalın, Can Bonomo gibi pek çok ünlü isim için sahne kostümleri tasarlayan Gökçe’ye Gucci’nin tasarladığı erkek elbiselerini işaret ederek “Sorun ne?” diye soruyorum. Modanın herkese kolaylıkla ulaşabilen ve etkileyebilen ama aynı zamanda acımasızca yerden yere vurulabilen bir sektör olduğunu söyleyen Gökçe, “Aslında bir sorun yok. İlk bakışta garipseseniz de moda bugüne kadar hep bunu yaptı. Hep en uç noktayı gösterdi ve değişimin adımlarının atılmasını sağladı. Amaç dikkat çekmek ve bu yolla cinsiyet eşitliği-cinsiyetsizlik-kalıplaşmış cinsiyet normları başta birçok kavramın da konuşulmasını sağlamak. Yoksa bu çalışmalar ‘Haydi erkekler, alın da giyin bunları’ diyerek yapılmış işler değil. Bütün erkekler böyle giyinsin diye bir amacı yok. Aslında ortada ‘itici’ de bir görüntü var. Ama birtakım fikirlerin konuşulması için buna ihtiyaç var. Ben de yaptığım bazı işlerde dikkat çekmek için buna benzer yollar kullanıyorum” diyor.
DEĞİŞMEKTE OLAN ERKEK PROFİLİ
Bir kadının erkek gibi giyinmesine maskülenlik diyor, bir erkeğin kadın gibi giyinmesine ise cinsiyetçi bir yaklaşım sergiliyoruz. Belli ki moda artık cinsiyet kalıplarından çıkmak istiyor. Tasarımcı Gökçe de benzer görüşte, şöyle devam ediyor: “Kalıplaşmış toplumsal cinsiyet rollerini yıkmak için moda endüstrisi renk, konsept, sunum biçimi, kumaş kalitesi ve dijital teknolojiyi de de kullanarak ‘en uç’ noktayı göstererek aslında değişmekte olan erkek profiline bir gönderme yapıyor. Ve o göndermeyi abartıp, karikatürleştiriyor ki toplumun en alt tabakasından en üstüne kadar bu konu konuşulsun. İnsanların ‘Bu ne ya?’ dedikleri kampanyalar aslında akışkan cinsiyet anlayışının ileride ne kadar çok konuşulacağının da göstergesi. Cinsiyet akışkanlığı denilen kavram, bireyin cinsel yöneliminden çok, cinsel kimliğiyle alakalı. 90’ların sonunda maskülen, retroseksüel, metroseksüel gibi kavramlar girmişti hayatımıza. Bu kavramlar erkeklerin kendilerini bulmalarını sağladı. Alışveriş pazarını kadınlar domine ederken bir anda erkekler de potaya girdi. Çünkü hayat artık öyle akıyordu. Evlilikler, sosyal yaşam şekilleri, aile kavramı farklılaşmıştı. Doğal olarak bir nesil de böyle büyüdü. Eskiden sadece ‘klasik’ bir giyim tarzı varken bugün bu jenerasyonun konuşacağı başka konular var artık.”
ACABA DAHA NELER GÖRECEĞİZ
TÜRKİYE’nin önde gelen moda tasarımcılarından Neslişah Yılmaz, pandemi başlamadan hemen önce 1300 atık pet şişe kullanarak 30 parçalık couture koleksiyonu hazırladı ve hayli de dikkat çekti. Yılmaz’a göre erkeklere elbise giydirmenin yegâne amaçlarından biri de işte bu: ‘Dikkat çekmek!’ Yılmaz “Defilelere şöyle bir bakın. Öyle parçalar olur ki ne gece ne gündüz giyebilirsiniz. Bunlara ‘şov’ parçası deriz. Bununla amaçlanan özellikle sosyal medyada konuşulmayı, kendinizden söz ettirmeyi başarmak. Kaldı ki şu an biz de bunu konuşuyorsak amaç yerine ulaşmış” diyor.
DEĞİŞİME İHTİYAÇ VAR
Moda dünyasının son yıllarda kendini fazlaca tekrarlamaya başladığına işaret eden Yılmaz, şöyle devam ediyor: “Bir değişime ihtiyaç var. Keşfedilebilecek fazla bir şey kalmadı. Dolayısıyla gözümüz artık insanlar arasındaki ayrım, cinsiyet eşitliği gibi toplumsal konularda. Bir şekilde bu konuların konuşulması sağlanarak yeni veriler elde edilmeye çalışılıyor. Öyle ki değişim model seçimlerine de yansıdı. Daha erkeksi, basmakalıp mükemmellik figürlerinden uzak kadınlar, daha feminen hatlı erkekler podyumlarda. Bize dayatılan cinsiyet normlarından çıkılmaya çalışılıyor. Zamanın ruhu da artık biraz bu yöne kaymış durumda. Bu aykırı koleksiyonlara bakınca ‘Aman Allah’ım, acaba daha neler göreceğiz?’ diye kendime sormadan edemiyorum. Bizim kültürümüze uyacak cinsten değil. Ancak amaç dikkat çekmek ise sonuç gayet başarılı.”
Paylaş