Paylaş
ISRARLI TAKİP SUÇ KABUL EDİLSİN
‘Stalking’ konusunda araştırmalar yapan, makaleler yazan Avukat Selin Nakıpoğlu’nu aradım. Türkçe’ye de artık iyice yerleşen ‘stalking’, ‘ısrarlı takip’ ne demek? Nakıpoğlu kelimenin özünün bir avcılık tabirinden geldiğini belirterek, “Bir hayvanı yakından sessizce, dikkatlice, gizlice takip etmek-sezdirmeden avına yaklaşmak, ölçülü, azimli adımlarla ilerlemek, sinsice takip etmek demek. Şimdi bu kavramı gerçekliğe uyarla. ‘Takıntılı’ denilen hayranların ya da boşandığın eş, ayrıldığın erkeğin de tam olarak yaptığı bu. Israrlı takibin temel karakteristikleri; kasıtlılık, tekrarlama ve maruz kalanda yaratılan sürekli korkudur. Peki, nasıl? Tıpkı bir avcının avını sürdüğü gibi; takip ederek ya da mağdur ile herhangi bir şekilde iletişim kurmaya çalışarak (fiziksel ya da sosyal medya üzerinden) mağdurun bulunduğu herhangi bir kamusal veya özel alana gizlice sızarak, mağdura ait herhangi bir mülkün masuniyetini ihlal ederek, mağduru gözetleyerek... Tüm bunlar ısrarlı takip davranışları. Israrlı takip, Amerikalı aktris Rebecca Schaeffer’ın aylarca kendini takip eden bir hayranı tarafından öldürülmesinin ardından Amerika’da suç olarak kabul edildi. Ancak ısrarlı takip TCK’de kavram olarak geçse de tanımlı bir suç değil. O nedenle de ayrı bir yargılama biçimi olarak görülmemektedir” diyor.
SİSTEMATİK ŞİDDET
Nasıl yani? Israrlı takibin Türkiye’de bir cezası yok mu, doğru mu anladım? Nakıpoğlu, ‘Evet, doğru anladın’ diyerek, durumu şöyle özetliyor: “Israrlı takip; tehdit, şantaj, takip, özel hayatın gizliliğinin ihlali gibi davranışların toplamı ve İstanbul Sözleşmesi›ne göre de şiddetin bir türüdür. Israrlı takip hiç yaşanmamış hatta taraflardan birisinin haberi dahi olmadığı olaylar üzerinden gerçekleşebileceği gibi yaşanan/hikâyesi olan bir ilişki üzerinden de gerçekleşebilir, ki hafife alınan ‘saplantılı’ (eski eş, nişanlı, sevgili gibi) kişilerin eylemleri taciz, tehdit, yaralama hatta ölümle sonuçlanan olaylara kadar varabilmekte. O nedenle ısrarlı takibin münferit bir suç olarak düzenlenmesi şart! 5. yargı paketi düzenlendiği zamanlarda bu konuşulmuştu ancak bir ilerleme sağlanmadı.”
DİJİTAL ŞİDDETE DİKKAT
“Israrlı takibe maruz kalanların birçoğu dijital şiddete de maruz kalıyor. ‘Siber-takip’ pek çok ülkede suç ancak Türkiye’de bunun da karşılığı yok. Bazı kolluk kuvvetleri ve savcılar şikâyeti ciddiye alırken, büyük çoğunluğu da bu şiddet türünden haberdar değil. Oysa siber yolla ya da fiziki olarak, ‘ısrarlı takip’ suçtur, buna maruz kalanlar (araştırmaya göre) yüzde 90 oranında kadınlardır. Ve günün sonunda bu şiddeti yapan değil, buna maruz kalanlar hep hayatını kısıtlamak zorunda kalıyor. Mesela evini ya da gittiği mekânı değiştiriyor, sosyal medyasını komple kapatıyor. Neden suça maruz kalan kendini kısıtlamak zorunda? Git, suçu yapanı engelle! ‘Hayran olduğu için yaptı’ gibi mazeretler ise faillere cesaret vermekte.”
ISRARLI TAKİP SİSTEMATİK ŞİDDETTİR
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Oral, ısrarlı takibin sadece popüler ve ünlü insanların başına gelmediği hatırlatması yaparak, “Birinin kişiyi ısrarla takip etmesi için, ki ben onlara ‘musallat’ diyorum, ‘musalla’ olması için küçük bir çevrede hafifçe tanınmak bile yeterlidir. A, tabii hiç tanınmaya gerek de olmayabilir. Bu musallatlar bazen hayranlar ya da gidilen bir gezide karşılaşılan-hiçbir bağımız olmayan kişiler olabileceği gibi eski eş, nişanlı, erkek arkadaş gibi yani bir noktada bağ kurduğumuz kişiler de olabilir. Bu tür durumlarda genellikle mağdurun saldırgan ile ilişki arzusu, talebi yoktur. Ancak bazen saldırgan mağduru ısrarlı takibi ile o kadar canından bezdirir ki mağdur da başından savmak, ikna etmek için saldırgan ile görüşmek zorunda kalabilir. Sona ermiş ilişki ya da evlilik sonrası özellikle de erkek, ‘Sana aşığım’, ‘Ölüyorum senin için’ diyerek kadın üzerinde birçok ruhsal baskı uygulamaktadır. Bu sevgi değildir! Hayranlık hiç değildir! Bu ısrarlı takiptir ve saplantılı, hastalıklı, takıntılı bir durumdur. Bu saplantılı kişiler her tür eğitim ve farklı sosyo-ekonomik statüden olabilir. Takıntılı oldukları kişiyi -mağdurun türlü engellemelerine rağmen- görmek ve hatta temas etmek, ne yaptığını bilmek isterler. Davranışlarını kendilerince haklı görüp meşruiyet kazandırma çabası içinde olurlar. Gerçeklik ve fantezi arasında bir çizgileri yoktur” diyor.
CEZAİ SORUMLULUKLARI TAM
Bu kişilere ruh hastası deyip geçilebilir mi? Prof. Dr. Oral diyor ki: “Bu şahsiyetlerin çok küçük bir kısmı paranoyak yani psikotik düzeyde akıl sağlığı bozulmuş kişilerdir. Onun dışında hepsinin akıl sağlığı yerinde. Ne yaptıklarının bilincindeler. Yani cezai sorumlulukları tam. Dersen ki neden ceza almıyorlar? Çünkü TCK’da ‘ısrarlı takip’ diye bir suç yok. Oysaki bu müstakil bir suç biçimidir. Birincisi ceza tanımı yapacaksınız, ikincisi ceza vereceksiniz. Üçüncüsü de cezaya mutlaka zorunlu tedavi sürecini de ekleyeceksiniz. Aksi takdirde bu durum çözülmez.”
Paylaş