Bugün Tayland, yarın Arjantin derken salonda kaldım

Seyyah, müzik âşığı, gurme, yazar, programcı... Çok yönlü ve renkli kişiliği ile Türkiye’nin en sevdiği isimlerden biri o. Enerjisi hiç bitmiyor, merak duygusu hiç tükenmiyor. Peki, böylesine bir dünya vatandaşı, hepimizin evlere tıkıldığı bugünlerde neler yapıyor? Hürriyet’in YouTube kanalında yayınlanan ‘Hürriyet Bizimle’ için zoom üzerinden buluşuyoruz kendisiyle. İşte karşınızda Ayhan Sicimoğlu...

Haberin Devamı

Bugün Tayland, yarın Arjantin derken salonda kaldım

Sizin gibi bir dünya vatandaşı için evde kalmak zor olmalı. Neler yapıyorsunuz 1 yıldır?

Hayatımda seyahate çıkmadan, Anadolu topraklarında geçirdiğim en uzun süre bu. Geçen, yaptığım programlardan birini izliyorum. Diyorum ki ‘Şu an Tayland’dayım yarın Arjantin’e gideceğim.’ Bak, hayata bak! Şimdi? 20 metrekare salona sıkışıp kaldım. Romalılar gibi yan gelip yatıyorum aylardır. Allahtan çok yiyen biri değilim. Yoksa fena! Geçen sene ‘Aman ne olacak 2-3 ayda biter’ diyorduk. Şimdi üzerine bir de varyant kardeşler geldi. Şükür ki aşı oldum. İlk defa yaşlılığımıza şükrettik. Biliyor musun? Benim bir önerim var. ‘Askıda aşı’ kampanyası. Sağ olsun devlet verdi, aşımı oldum ya... Durumu uygun olanlar da istediği kadar aşı satın alsın. Mesela ben 3-4 adet alırım. Devlet de kime lazımsa yapsın. Faydalı olmaz mı?

Haberin Devamı

Bu süreçte gezemedik ama çokça okuduk, öğrendik. Sizce çok okuyan mı çok gezen mi bilir?

Okuyarak gezen bilir. Okumadan, bilmeden gezersen hiçbir işe yaramaz. Sadece okursan da kafanda bir imaj oluşur ama onun da gerçeklikle alakası olmayabilir. Hem okuyup hem gezmek lazım. Mesela, 2-3 yıl önce Maldivlere gittik. Kartpostal gibi. Muhteşem. Sordum, ‘Çalışanlar da burada mı yaşıyor?’ Dediler ki ‘Yok. Onlar başka adada’. Gittim hemen o adaya. Kir, pas, yoksulluk, düzensizlik... Gerçek Maldivler orası işte. Belediye başkanı kocaman, parke bir yol yapmış. Süslü püslü lambalar falan. Ama hepsi kırık, bakımsız. Seçim yatırımı yani. Dışını boyamış, içi fos! Bak bunu kitapta okuyamazsın işte.

BU TOPRAKLARIN ‘HASTASIYIM’

Siz belediye başkanı olsaydınız ya da başkan ne yapardınız?

Bana göre yapılacak ilk iş göçü durdurmak. İstanbul’a değil 3, 10 köprü de yapsan yetmez. 20 milyon! Bu şehir bu kadar insanı kaldırmaz. Ne yapacaksın? Yatırımı sadece İstanbul değil, başka şehirlere de yapacaksın. Ben olsam Diyarbakır’a Guggenheim müzesi Urfa’ya Oxford açarım mesela. Buralar da kalkınacak. Ayrıca Türkiye tam bir otopark cenneti. İki teker kaldırıma sığsın yeter. Hadi gözün yiyorsa, yap bunu yurtdışında. Yapamazsın. İskân alınana kadar ‘otopark’ diyorsun, sonrasında dükkân oluyor. Bu olmaz. Ecnebiler nasıl başarmış? Gidip yerinde incelemek lazım. Buradan tüm belediye reislerine bir çağrım var. Para da istemiyorum, masrafımı karşılayın yeter. Gelin götüreyim sizi iş seyahatine. Araştırıp, bulup, gelip burada uygulayacağız. Karayipler’de mesela ‘En yüksek bina palmiyeden daha uzun olmayacak’ diye bir kural var. Dön bak İstanbul’un siluetine... İşte bu işin affı yok! Olmamalı.

Haberin Devamı

Haklısınız da... Bu toprakların da tüm karmaşıklığa rağmen, kendine göre bir ritmi var sanki, ne dersiniz?

Bak orası doğru! İnan Türkiye gibisi de yok. Bu ülkenin ‘hastasıyım.’ Renklerimizle güzeliz.

Bugün Tayland, yarın Arjantin derken salonda kaldım
Ayhan Sicimoğlu’ndan Hindistan renkleriyle Tac Mahal hatırası.

NİYE MİCHELİN YILDIZI YOK

‘Yemek işi biraz kültür işidir’ diyorsunuz. Bu nedenle mi Türkiye’de Michelin yıldızlı restoran yok?

Olmaz, olamaz da... Çünkü öyle bir müşteri yok. Para işi değil bu yanlış anlaşılmasın. Bilgi ve keyif işi. Yıllar evvel yengeniz, Zeynep Sicimoğlu şık bir restoran işletmeye başladı. Fransa’dan, İtalya’dan, Japonya’dan şefler geliyor menü yaratmak için. Hummalı hazırlıklar. İnce eleyip sık dokuyoruz. Neyse açıldık. Arıyorlar rezervasyon için... ‘Alo, akşama 3 kişilik masa lütfen.’ Bekliyorsun ki menüyü sorsun, ‘Şefiniz kim?’ desin, gelmeden önce şarap listesi falan istesin, incelesin.

Haberin Devamı

Peki neler soruyorlar?

Ne soruyor beğenirsin? ‘Akşama başka kimler var?’ İsim isim sayıyoruz. ‘Yok’ diyor, ‘Şu dizi artisti ne zaman gelecek?’, ‘Şu sosyetik bey gelecek mi?’ istediği cevabı alınca da ‘Hah, şu oyuncunun oturduğu masanın yanındaki yeri ayır’ diyor. Yemeğe gitme motivasyonu bu işte…

Bugün Tayland, yarın Arjantin derken salonda kaldım

MUTFAK MATEMATİK İŞİDİR

Peki Türk mutfağını, yeme- içme kültürümüzü nasıl buluyorsunuz? Dünyaya nasıl açılacağız?

Bir kere maça 1-0 yenik başlamışız. Al eline bir paket yoğurt. Git dünyanın herhangi bir köşesinde istediğin rafa koy. Birine ‘Türk’, diğerine ‘Yunan’ yoğurt de. Yunan yazan satar. Daha iyi olduğu için değil ha. Orada satan Yunan kültürüdür. Peki, bu fark kapanmaz mı? Kapanır ama bir şartla. Tanıtım hatası yapmayacağız. Örnek vereyim. Dünyanın en ünlü, 3 Michelin yıldızlı şeflerinden Elana Arzak ile Sen Sebastian’daki restoranındayız. Üst kata çıkardı beni. Fırınlar, mikroskoplar, dereceler falan... ‘Burası ne?’ dedim. Laboratuvarlarıymış. Şefler sabahtan akşama kadar ARGE yapıyor. Emek var emek. İçeride bir sürü çekmece vardı. ‘Dünyanın dört bir yanından getirdiğim 1800 adet baharat’ dedi. 3 kez Türkiye’ye gelmiş. ‘Türkiye’den ne var?’ peki. ‘Sumak’ dedi. ‘İsot, salça, nar ekşisi falan?’ Dedi ki ‘Vardı ama nasıl kullanacağımı bilmediğimden çöpe attım’. Yahu olacak iş mi? Dünyanın en ünlü şefi Türkiye’ye geliyor, kimsenin haberi yok. Körler sağırlar birbirini ağırlar! ‘Yunan mutfağı kötü yapılmış Türk mutfağıdır’ demiştim daha önce. Bak şimdi Yunan’a, turizm sayesinde değişmeye başladılar. ‘Onlardan üstünüz’ demekle olmaz. Mutfak matematik işidir.

Haberin Devamı

Bugün Tayland, yarın Arjantin derken salonda kaldım

Sicimoğlu programlarında dünyanın lezzetlerini ve kültürlerini ekrana taşıyor.

Söyleşinin tamamını https://www.youtube.com/watch?v=kfA3hMoAOQs izleyebilirsiniz

Yazarın Tüm Yazıları