Paylaş
‘BU ÇOCUĞUN BABASIYIM’ DEMEK NEDEN BU KADAR ZOR
Öncelikle “tek gecelik” ilişki kavramına bir bakalım. Çünkü Hollywood ünlüleri kadar Türkiye’de de magazin gündemini sıklıkla meşgul eden bir başlık bu.
ÇOCUĞU İLE DAVALIK ÜNLÜLER
Selçuk-Hakan Ural, şarkıcı Emrah-Tayfun, İbrahim Tatlıses-Dilan Çıtak, Erol Büyükburç- Esra Şimşek benim aklıma ilk gelen ve DNA tespiti ile baba oldukları tespit edilen ünlüler. Gerçi TV’de sabah kuşaklarına bir göz atın magazin figürü olmaya da gerek... Kim, kimin babası? Ortalık pek karışık. Neyse... Şunu sormak isterim; 20-30-40 hatta Metin Akpınar olayında olduğu gibi
67 yıl sonra bir gün, biri çıkıyor ve diyor ki: “Sen, benim babamsın.” Kişi, hele de ünlü ise bu gerçeği kabullenmek neden bu kadar zor? Dr. Serap Duygulu 3 maddede yanıtlıyor:
1. BABALIK HAKKI ELİNDEN ALINIYOR
“Gizli’, aniden gelişen bu gibi durumlarda çocuğun olduğu kadar babanın da hakkının yenildiği unutulmamalı. Bakalım o kişi baba olmak istedi mi? Buna hazır mıydı? Bu, o kişi için büyük şok. Bilerek, isteyerek bir çocuğu terk etmek başka, bir anda hayat akışını değiştiren bir gerçek; çocuk ile yüzleşmek başka. Dolayısıyla bir yerlerde, hiç bilmediği bir çocuğu olduğunu öğrenen kişinin kollarını açıp sanki o anı hep beklemişçesine o çocuğu bağrına basması tahmin edilenden daha zor.”
2. KARİYER KORKUSU VAR
“Yıllarını sanat camiası ya da iş dünyasına vermiş bu yolda kendilerine bir rol/ bir duruş/ bir kalıp belirlemiş öyle yaşamış, topluma mal olmuş ve hatta maddi bir zenginlik de kazanmış kişilerin, toplumun kendilerine biçtiği ‘pozitif’ değerin bir anda yok olacağı, kariyerlerinin ‘biteceği’, amiyane tabirle ‘piyasadan silineceklerini’ düşünmeleri de bunu zorlaştırıyor.”
3. BEBEK İLE TENSEL TEMAS ÖNEMLİ
“Üçüncü ve bence en önemlisi çocuk- ebeveyn ilişkisi ilk 18 ay içinde ‘sağlıklı’ şekilde kurulamıyor ise bunun sonradan telafisi neredeyse imkânsız olması. Bir bebek ile tensel temas çok önemli. Zira bireyin nörolojik gelişiminin en önemli yapı taşlarından biri ona ‘dokunulması’dır. Mesela, çocuk parmağını incitir, ebeveyne gelir. Ebeveyn parmağı öper ve bir anda çocuğun ağlaması kesilir. Çünkü ‘tensel’ temas kurmak; dokunmak, öpmek, sarılmak, mutluluk hormonu salgılatır, çocuk ile bağı güçlendirir. Bunca yıl çocuk ile duygusal ve dahi tensel temas sağlanmamış ise o anne- babanın çocuğuna ‘yabancı’ olması mümkündür. Böyle bir noktada- hele de kişi tanınmış ise- ‘Bu çocuk bana hangi amaçla yaklaştı?’, ‘Beni kullanacak mı?’ diye düşünebilir.”
BABA FİGÜRÜNÜN ÖN GÖRÜLEN GİBİ KUCAKLAYICI OLAMAMASI BÜYÜK YIKIM
Gelelim Metin Akpınar olayına. Bildiğimiz kadarı ile 14 yıl önce varlıklarını öğrendiği kızlarına maddi- manevi destek oluyor ama yasal olarak hiçbir zaman “soy bağı” kurulması, kızların toplum nezdinde kabulü ile alakalı bir girişimi olmuyor. “Bu durum kızlar için öylesine zor ki” diyor Dr. Duygulu, şöyle de devam ediyor: “6 yaşına kadar, bakımevinde büyüyen- anne neden terk etti bilmiyoruz- 2 kardeş var. Hayat belli ki adil davranmamış. Neyse ki Nebioğlu gibi dünya güzeli bir çift, evlat edinmiş ve bugünlere gelmişler. Zaten toplum vicdanına değen ve abartılı tepkiler vermemizin nedeni de bu. Çocukların yaşamış olabileceği acılar, yoksunluklar... Yıllar sonra biyolojik babanı buluyorsun ve o kişi Metin Akpınar. Yani toplumun ‘örnek’ aldığı, ‘kucaklayıcı’ bir figür ve o figür temsil ettiği değerlerle çelişiyor, kızları için- ön görülen gibi- kucaklayıcı olamıyor. Bu gerçekten de kabulü zor bir durum.”
SADECE BABAYI SUÇLAMAK DA ÇOK YANLIŞ
“Metin Akpınar tarafından bakacak olursak da- yine bildiğimiz kadarı ile- bilgisi dışında bir hamilelik gelişmiş, bilgisi dışında birtakım inisiyatifler kullanılmış. Madem ‘baba’ idi o zaman ona da haber verilmeliydi. Burada kızların biyolojik annesi ve dolayısıyla da kızları cezalandırma, ‘Madem benim karar vermeme izin verilmedi o zaman...’ gibi bir tutum içinde olabilir. Ki burada Akpınar’a hak verebilirim: Birisi, bilgisi dahilinde olmadan çocuk sahibi oldu diye- ki her şeyi biliyordu ve ‘o’ istememesine rağmen yine de o çocuklar doğdu ise de- sadece babayı suçlamak büyük haksızlık.”
GEÇMİŞTE YAŞANMIYOR AMA TELAFİSİ MÜMKÜN
* Gelelim sonuca. ‘Baba’ ve kızlarının, toplum ve medyanın bu olayda sorumluğu ne olmalı?
Yanıtı şu: “Unutulmamalı ki her söz iz bırakır. Biyolojik baba ve kızları bu süreçte birbirlerine zarar verecek söz ve tutumlardan- bundan sonra hep ilişki içinde olacakları için- kaçınmalı. Akpınar’ın dediği gibi, ‘hayat geçmişte yaşanmıyor.’ Ama telafisi mümkün. Bunu başaracak olan da onlar. Dolayısıyla detaylar tarafları ilgilendirir, bizi değil. Toplumun linç etmesi ile yakınlaşmaya çalışan bir babanın babalığından da ne kadar duygusal bir iyilik beklenebilir ki? Bırakalım da bundan sonrasını onlar inşa etsin.”
Paylaş