13 yıl sonra AKM yeniden

YEŞİLÇAM’IN 4 YAPRAKLI YONCASI
ESKİ ADI, YENİ HALİYLE SEYİRCİSİ BOL OLSUN

Hülya Koçyiğit: Atatürk Kültür Merkezi’nin yeniden hayatımızda olması sanat dünyamız ve sanatseverler için hayli önemli bir kazanımdır. Umarım bu kazanımlarımız daha da çoğalır.

Türkan Şoray: Atatürk Kültür Merkezi Cumhuriyet dönemimizin en önemli merkezlerinden biridir hiç şüphesiz. Adı korunarak, olduğu şekli ile -Atatürk Kültür Merkezi olarak- yeniden hayatımıza girmesi büyük bir mutluluk benim için ve diliyorum ki sanatı seven herkes için. Umuyorum ki sadece İstanbul değil, ülkemizin her şehrinde böyle görkemli birer Atatürk Kültür Merkezi açılır.

Filiz Akın: Atatürk Kültür Merkezi yıllardır eksikliğini duyduğumuz bir merkezdi. Sanat hayatımız için tartışmasız hayli kıymetli bir merkezdir. Biliyoruz ki sanat iyileştirir. AKM’nin de yeniden hayatımıza girmesi bu anlamda beni hayli mutlu etti. Umarım şahane gösteriler ile seyircisi her gün daha da çoğalır.

Fatma Girik: AKM’nin yeniden hayatımızın içinde olması şahane bir durum. Zaten Atatürk adının geçtiği her şey güzel ve umut doludur. Umarım sanat hepimizi iyileştirmeye devam eder.

AÇILIŞTA SANATÇI YOKTU 

2013 yılındaki ‘Çözüm Süreci’ döneminde hükümetin Akil İnsanlar heyetine alınan sanatçı Kadir İnanır da AKM’nin açılışına davet almadıklarını belirterek, “Hayırlı, uğurlu olsun. İstanbul’a çok yakıştı ancak açılışta ben hiç sanatçı görmedim” dedi.

ORADA OYNAMADAN ÖLMEYECEĞİM




29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Tekirdağ’da geliri Atatürkçü Düşünce Derneği’ne bağışlanan bir konser veren sanatçı Zuhal Olcay, açılışa davet edilmediği için sitem etti ve “Benim O’na (Atatürk) ayrıca müteşekkir olduğum bir şey var. Ben onun Ankara’da kurduğu Devlet Konservatuarı’ndan, beş yıl parasız yatılı okuyarak mezun oldum. Ona bambaşka bir şükranla bağlıyım. Ahdım olsun, bu gece açılışı yapılan ve daha önce sahnesinde defalarca oynadığım AKM’de bir oyun daha oynamadan gitmeyeceğim. Her ne kadar davet edilmemişsek de açılışa, orası bizim. Orayı çok seviyorum. Orada oynamadan ölmeyeceğim” dedi.

İSTANBUL’A SANAT, AKM İLE GERİ DÖNDÜ




139 yaşındaki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Handan İnci, AKM’nin yeni haliyle açılmasından dolayı hayli heyecanlı. İki buçuk yıl gibi mucizevi kısa bir sürede inşaatın tamamlanmasından dolayı Kültür Bakanlığı başta emeği geçen herkese İstanbullular olarak minnettar olduklarını belirten Prof. Dr. İnci, “Sürüncemede kalabilirdi ama kalmadı. Her kim bu süreci hızlandırdı ise teşekkür ederiz. Biz sanatseverler için siyaset üstü bir durumdur. İlk gecenin, Sinan Operası ile açılmasının ardından gerçekten de bir anda İstanbul’da sanatın canlandığını, nefes aldığımızı hissettik. Orada, o binada operaların, tiyatronun, sergilerin aralıksız devam edeceğini bilmek çok büyük bir mutluluk. 13 yıl önce, kapandığında çok üzülmüştük şimdi coşkuluyuz, mutluyuz. Öylesine büyük bir ihtiyaçtı ki... Karşıda, Süreyya Operası vardı ama sahnesi küçüktü. Burası hem tarihi hem anlamı ile bambaşka. İstanbul’a sanat AKM’nin açılması ile geri dönmüştür. Beni mutlu eden durumlardan biri de binanın bizim hayalimizdeki, anılarımızdaki, hafızamızdaki temel görüntüsünü koruyor olmasıdır. İçi modern ama dışarıdan baktığımda üniversite yıllarımdaki AKM’yi görüyor, mutlu oluyorum” diyor.

İADE-İ İTİBAR OLDU




ÜNLÜ balet Tan Sağtürk AKM’nin yeniden açılmasının Türkiye için yeni bir başlangıç, bir milat gibi olduğunu söylüyor ve heyecanını şöyle anlatıyor: “Sanatçılar olarak çok heyecanlıyız. Biliyorsunuz, 3. Milli Kültür Şuarası’nda komisyonda görev almıştım. Ve AKM’nin yeniden yapılandırılması ile alakalı görüş birliğine varmıştık. Bugün o nedenle daha da heyecanlıyım. Tüm Türkiye için, seyirciler-çocuklarımız-geleceğimiz için çok kıymetli bu tip kazanımlar. Temennim bunun sadece İstanbul ile sınırlı kalmayıp tüm şehirlerimize yayılması. Umutlarımız böyle şaheserler ortaya çıktıkça daha da yeşeriyor. Cumhuriyetimiz adına çok değerli bir adım. Umarım birlik, beraberlik içinde, sevgi ve saygı ile bunu pekiştiririz. Yeni projeyi AKM’nin mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Tabanlıoğlu’nun üstlenmesi, orijinal yapının mirasına sahip çıkılması da çok değerli. Bir nevi iade-i itibar oldu” diyor.