Paylaş
Organ bağışı sadece insanları hayata bağlamıyor.
Devleti de mali külfetten kurtarıyor.
Bu konuda gerçekten çok geç kaldık.
Organ bekleyen hastalar ile yakınlarının neler çektiğini anlayamadık.
Dünyada en acı bekleyiş nedir biliyor musunuz?
Ölümünü bekleyen insanların, kadavradan veya donörden gelecek organın kendisine nakledileceği günü hayal etmesidir.
Nakil için hastaneden her an çağrılabileceklerini bildikleri için onların, tatile gitme, cep telefonlarını kapatma veya sessize alma gibi lüksleri yoktur.
Onların yaşadıkları, yazıldığı veya okunduğu kadar kolay değildir.
Neler çektiklerini ancak kendileri ve aileleri biliyor...
*
Peki, bu konuda neler yapıyoruz?
Yaşanan sorunu sadece Organ Bağışı Haftası’nda gündeme getiriyoruz.
Başka da hiç bir şey yapmıyoruz!
Okullarda, organ bağışının yaygınlaşması için eğitim vermiyoruz.
Televizyon ve sosyal medyada bu konuyla ilgili program ve söyleşiler gerçekleştirmiyoruz.
‘Öldükten sonra toprak olacak organlarımız ile can olalım’ demiyoruz.
Bunları yapmazken, hastaların tedavisi için devlet bütçesinden milyonlarca lira harcıyoruz.
Ve o insanları hayata bağlayamıyoruz.
*
Bursa organ bağışı konusunda, Avrupa’da örnek gösterilen şehirler arasında yer alıyor...
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, 1988 yılından bu yana 503’ü kadavradan, 602’si canlı donörden olmak üzere bin 165 böbrek nakli, 2007 yılından itibaren ise 320’si kadavra, 80’i canlı vericiden olmak üzere 400 karaciğer nakli gerçekleştirildi.
Türkiye, organ bağışı konusunda, Bursa’nın performansını yakalayamadı.
Muhabir arkadaşlarımız Esra Türker ile Mehmet İnan’ın, geçtiğimiz hafta organ nakliyle ilgili yaptıkları haber, ulusal basında geniş yer alırken, organ bağışının önemini bir kez daha gündeme getirdi...
ONLARIN HİKAYESİ VE GERÇEK
Bursa’da yaşayan 10 yaşındaki Emirhan Aydemir’e 7 ay önce, karaciğer yetmezliğine yol açan ‘Wilson hastalığı’ tanısı konuldu.
Doktorlar, durumu ağır olan hastanın anne ve babasına, “Organ nakli olmazsa Emirhan’ın 48 saatlik ömrü kaldı. Kendinizi buna göre hazırlayın” dedi.
Olayın şokunu üzerinden atan Aydemir çifti, aile WhatsApp grubunda yaptığı çağrı ile karaciğerini bağışlayacak donör aramaya başladı.
Bu paylaşımı, arkadaşının aracılığı ile fabrikada işçi olarak çalışan 23 yaşındaki Yasemin Fırat gördü.
Geçtiğimiz aylarda trafik kazasında ölen ağabeyini kurtarmak için elinden bir şey gelmeyen ve o çaresizliği bir an olsun aklından çıkaramayan Yasemin, “Hiç olmazsa bir çocuğu kurtarayım” diyerek donör olmaya karar verdi.
Bundan haberdar olan BUÜ Tıp Fakültesi Organ Nakli Koordinatörü Sahriye Keskin ve arkadaşları hemen BUÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı ve Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ekrem Kaya ile Başhekim Prof. Dr. Halil Sağlam, Çocuk Gastroenteroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Başarır Özkan, Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ercüment Gürlüler ve Çocuk Cerrahisi ve Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Fatih Çelik’i bilgilendirdi.
Yapılan tetkikler olumlu sonuçlanınca, sıra nakile geldi.
Ameliyathanede ne oldu tahmin edebilir misiniz?
Donörünün elini tutan Emirhan, “Bana hayat vereceksin. Seni çok seviyorum. Bunu bil” dedi.
Onun bu sözleri sadece Yasemin’i değil, ameliyatı gerçekleştirecek tüm hekimleri duygulandırdı.
Sonunda nakil işlemi başarıyla gerçekleşti.
Emirhan ölümü yenip, 10 yaşından sonra 2’nci hayatını yaşarken, donörü ise sağlığına kavuşup işinin başına döndü.
Hani, ‘insanlıktan’ falan bahsediyoruz ya.
O insanlık, bu olsa gerek.
Tabii, anlayana göre.
Paylaş