Paylaş
Dahası, trafikte yaşanan yoğunluğun da önüne geçti.
Trafikte yaşanan sinir harbine, istesek de istemesek de bir şekilde alıştık.
Komşumuz olan geri dönüşüm tesisleri ve depolarını kabul etmekse çok zor.
Gün geçmiyor ki, bu tesislerin birinde yangın çıkmasın...
Yanan, kağıt ve plastik olduğu için alevlerin kontrol altına alınması da kolay değil.
Buradan çıkan duman şehri kaplıyor.
İnsanlar, yazın bu sıcağında pencerelerini kapatmak zorunda kalıyor.
Özlüce’de cuma akşamı yaşanan yangın bardağı taşırdı.
Gece yarısı depoda çıkan yangından yükselen alevler şehrin her tarafından göründü.
İnsanlar, “Ne oluyor?” diye panikledi.
Güvenlik birimlerinin telefonları kilitlendi.
Allah’tan can kaybı olmadı...
Emek’teki tablo, çok daha vahim.
Burada bulunan geri dönüşüm tesislerinde yaşanacak ciddi bir yangın, diğerlerine de sıçrarsa geri dönüşü olmayan sorunlara neden olabilir.
O yüzden, bu tesislerin kent merkezinden bir an önce kaldırılması gerekir.
Aksi halde, yarın geç olabilir…
CARGILL, NİHAYET KENDİNİ ANLATTI
Dünya devi Cargill’in, İznik’te yıllar önce kurduğu dev tesisini, çok merak etmişimdir...
Yaptığım haberlerde, Cargill’de ulaşacak muhatap bulamadığımız için tek taraflı olmuştur.
Bunun da rahatsızlığını her zaman duymuşumdur.
Onların ilgisizliğini, “Her halde, basında çıkan haberleri muhatap almıyorlar” diye yorumlamışımdır.
Aradan 20 yılı aşkın süre geçtikten sonra, nihayet bu tesisi gezip, görme fırsatı buldum…
Cargill’in, Türkiye ve Afrika bölgesinin Kurumsal İletişim Direktörü Arzu Örsel ve Cargill Fabrika Mesul Müdürü Cenan Celebçi’nin davetini alınca, hiç düşünmeden kabul ettim.
Gittiğimde, fabrikanın, arıtma tesisi ile kontrol merkezi ve laboratuvarları gezdim.
Salgına karşı önlemlerini, KOVİD-19 pandemi ilan edilmeden önce almışlar.
Bu zamana kadar, 238 kişinin çalıştığı fabrikada tek bir bulaş olmamış.
Şimdi gelelim, cevabı “sır” olan soruların yanıtına.
Cargill, İznik’teki tesisinde, yılda 700-800 bin ton su tüketiyor.
Bu suyu, İznik Gölü’nden değil, yerin 150 metre altından alıyorlarmış...
Sağlıklı bir şekilde arıttıktan sonra Karsak Deresi üzerinden, Marmara Denizi’ne bırakıyorlarmış...
Sunumda üzerinde durdukları bir diğer konu da, gıda şirketi oldukları, yüzde 100 yerli hammadde kullandıkları ve GDO’lu ürünlerin fabrika kapısından girmediği, hatta başka ürünlerden bulaşın önlenmesi için 350 bin dolarlık yatırımla laboratuvar kurmalarıydı.
Türkiye’de yılda 2,7 milyon ton şeker üretimi gerçekleştiriliyor. Bunun yüzde 2,5’u nişasta bazlı. Türkiye’de 5 firma bunun üretimini gerçekleştiriyor. Cargill’in payı ise yüzde 1,1 düzeyindeymiş.
Peki çevrecilik konusunda ne yaptılar?
Bu soruya da yanıtları, küresel ısınma ve çevre duyarlılığının artmasıyla fabrikanın aldığı önlemlerle, İlk hedef olarak karbon salımının yüzde 15 azaldığı, son 10 yılda su tüketiminin yüzde 27.3 oranında azaldığı şeklindeydi..
Sonuç olarak…
Cargill, yaptığı bu tanıtım gezisiyle davet ettiği gazetecilerin merak ettiği sorulara yanıt verdi.
Sıra geldi, toplumda oluşan olumsuz algının kaldırılmasına...
Bakalım, bunu nasıl başaracaklar...
Bekleyip, göreceğiz...
Paylaş