Paylaş
Sorumluluk bilincinde, halkın sesi olmaktır yazarlık. Yazarın da elbette bir siyasi görüşü vardır lakin partici olamaz, olmamalıdır. Partici olmak demek, bir siyasi partinin her yaptığına ve her dediğine, şeksiz şüphesiz peki demektir.
Gazeteciliğin ve yazarlığın olmazsa olmazı doğruluktur. Bundan dolayıdır ki, gazeteci ve yazar doğruyu araştırıp bulmak zorundadır. İletişim fakültelerinde, haberin ‘5 N 1 K’ kuralı öğretilir.
Yazar da yorumunu doğru haberler üzerine yapar. Dedikoduyla haber üretilemeyeceği gibi, yalan habere dayalı da yorum yapılmaz, yapılmamalıdır.
Teknolojinin gelişmesiyle iletişim çağına girdik; artık haberlere ulaşmak çok kolaylaştı. Teknolojideki bu baş döndürücü ilerleyiş, beraberinde tembelliği ve bir o kadar da vurdumduymazlığı getirdi.
Sosyal medya denilen Gayya Çukuru’nu görüyorsunuz; kimse kimseyi dinlemiyor ve önüne gelen, muhatabını pervasızca kendi arenasında sırtlanlarına parçalattırıyor.
Yazarlık da, eski ciddiyetini ve hatta hüviyetini kaybetti. Bilmeden, okumadan, sorup araştırmadan; duyduğu veya okuduğu şey kendi ideolojisine uygunsa, onu sütununa alıp, sorumsuzca savunan yazarlar var.
Bir kısım yazarlarımızda, siyasilere karşı anlaşılmaz bir kin var. Halbuki siyaset, dünyanın en zor işidir. Dürüst ve kendini milletine ve devletine adayan siyasetçiye değer biçilemez.
Hal böyleyken; kötüleri örnek alarak, bütün bir siyaset dünyasını karalamak ve hatta bizdeki gibi aşağılamak yazarlık olmasa gerektir.
Mesela Prof. unvanlı bir ekonomi yazarı, milletvekillerinin iki yılda emekliliği hak ettiklerini yazdı. Devlette veya özel sektörde çalışan onca memur ve işçiler, 60 yaşını ve en az 7000 iş-prim gününü dolduranlar emekli olabilirken; iki yıl milletvekilliği yapan birisinin emekli olabilmesi, akla ve mantığa aykırı olduğu gibi vicdana da sığmaz.
Aynı yalanı, geçen gün bir başka köşe yazarı, bu kez isim de vererek yazdı. AK Parti Sakarya milletvekili Kenan Sofuoğlu’nun, Erdoğan tarafından milletvekili yapıldığını, oysa Sofuoğlu’nun siyasetten hoşlanmadığını yazdı. Boş yere yapılan bu işlem sonucunda, Sofuoğlu’nun ömür boyu emekli maaşı alacağını ve yakınlarının da sağlık hizmetlerinden faydalanacağını yazdı.
Milletvekilleri de diğer kamu ve özel sektör çalışanları gibi; 60 yaşını ve 7000 iş-prim gününü doldurdukları takdirde emekliliği hak edebilirler.
Bahse konu milletvekili Kenan Sofuoğlu henüz 36 yaşında; ne prim gün sayısı bakımından ve ne de yaşı itibarıyla emekliliği hak etmiyor.
Peki, durduk yerde, bir politikacıya neden iftira atılıyor? Yazarlık, öyle kulaktan dolma dedikodularla yapılması gereken bir iş midir?
Yalan ve yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltmakla ellerine ne geçiyor?
Politikacıların itibarlarını zedelemek isterken, asıl onların yani yazar ve çizerlerin itibarı zedelenmiyor mu?
Böyle yaza çize nereye geldiğimizi ben size söyleyeyim: Eskiden bir gerçeği, hakikati haykırmak ve muhatabını inandırmak için ‘Gazete yazdı’ demek kâfiydi.
Şimdi ise tüm gazeteler de yazsa; ‘Gazeteciler işte! Nasıl da uyduruyorlar!’, ‘Gazeteci işte; haber bulamayınca uydurdu!’, ‘Gazetenin bugünkü yalanı yarın unutulur; zira yarın yeni yalanla çıkar!’ gibi değerlendirmelerle muhatap olunuyor.
Evet, bindiğimiz dalı biz kendimiz, gazeteciler-yazarlar kestik.
Yalanla ve iftirayla avlanacağımızı zannettik, kendimiz avlandık.
İnandırıcılığımızı kaybettik diye hayıflanmayalım.
Ektiklerimizi biçiyoruz.
Paylaş