Paylaş
Siyasi partiler, demokrasinin olmazsa olmazlarıdır. Şurası unutulmamalıdır ki hiçbir demokrasi, kendini yok edecek oluşuma müsaade etmez, edemez. Aksi halde kendini inkâr etmiş olur.
2011 yılında ki Anayasa değişikliklerinde bendeniz de Meclis’teydim. Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran madde de o değişiklikler arasındaydı. Herkes o günkü adıyla BDP’nin (Barış ve Demokrasi Partisi) ilgili maddeye ‘kabul’ oyu vereceğini beklerken, BDP’li milletvekilleri Meclis’e girmediler. Yeterli çoğunluk sağlanamadığından, madde kabul edilmedi.
Görünürde bindikleri dalı kesiyorlardı; gerçekte ise partilerinin kapatılmasını arzu ediyorlardı. Böylece hem mağduru oynamış oluyorlar, hem de tabanlarını konsolide ediyorlardı.
Ayrıca kapatılan partinin yedeği, şimdi olduğu gibi, her an kurulmaya hazır bekletiliyordu.
Peki, PKK’nin sözcüsü ve siyasal temsilcisi gibi hareket eden HDP kapatılmalı mıdır? Anayasa ve kanunlar, “Derhal kapatılmalıdır” diyor lakin siyasi konjonktür, bugüne değin sabretti.
Ama gelin görün ki sabır taşı çatladı!
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un konuya yaklaşımı şöyle: “(...)Türkiye, terör vesayeti altında siyaset yapılmasına artık daha fazla katlanamaz. Bunun çözümü illa bir kapatma davası mıdır, değil midir, o ayrı bir konu. Terör vesayetinin sona erdirilmesi noktasında yüksek seviyeli bir mutabakat var. Bu mutabakatın hayata geçmesi noktasında çok farklı değerlendirmeler yapılabilir.”
Aynen katıldığımız bu tespitlere göre HDP, Türkiye’nin hiçbir milli meselesinde ortak tavır sergilemediği gibi, Türkiye’nin karşısında konumlanıyor. Daha açık ifadesiyle, Türkiye’nin bir partisi gibi davranmıyor.
Milletvekilleri ve belediye başkan ve belediye meclis üyeleri ve partinin il ve ilçe başkan ve üyeleri güçlerini Anayasa ve yasalardan almalarına karşın, yetkilerini bu Anayasa ve kanunlara karşı kullanıyorlar.
Anayasa ve kanunlardan güç devşirmelerine, o Anayasa ve kanunlara uyacaklarına yemin etmelerine rağmen dağdaki eşkıyaya uyuyor ve oradan aldıkları talimatlar doğrultusunda hareket ediyorlar.
Yetkilerini millete hizmette kullanacakları yerde, PKK, PYD, YPG terör örgütlerine hizmette kullanıyorlar. Meclis yerine dağa gidip, PKK’lı teröristlerle boy boy resim çektirmeyi marifet biliyorlar.
Hangi devlet, sinir uçlarıyla bu denli oynayan pespayeliklere göz yumar?
Devlet, altını oyan bu kurum ve kişilere hadlerini bildirecek yerde, hazinesinden yardım ve maaş ödüyor.
Bunu dünyada ancak yolda bulunan, düzmece bir devlet yapar. Bunun dışında dünyanın hiçbir devleti bu denli bir aymazlığa ve ihanete göz yummaz, yumamaz.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde terörün ‘t’sine müsaade edilmez, derhal gereği yapılır.
Ne demişti Ziya Paşa?
“Nush (nasihat) ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!”
ABD ve Avrupa’nın ne diyeceğini sayıklayanlar, ABD ve Avrupa’nın şu anda ne dediğine baksınlar!
Paylaş