Paylaş
Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki 16 yıldız tarihte kurulup yıkılan Türk devletlerini, ortadaki büyük güneş ise bunlardan 17.’si olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni simgeliyor.
16. devletimiz olan Osmanlı’yı yıktıklarında bizi öldü diye bıraktılar. Nitekim biz, yeni devletimizi Osmanlının külleri üzerine inşa ettik.
Lozan’la yeni devletimizin bağımsızlığını tanıdıklarında da şu değerlendirmeyi yaptılar: “Bundan böyle Türklerin en iyi hali, bizim (İngiltere) müsveddemiz olacaktır.”
Dedikleri gibi de yaptılar; zira ne Doğulu kalabildik ne Batılı olabildik.
Avrupalıların gözünde Türklerin dünyadaki yeri Orta Asya’dır. Nitekim AB kapısındaki halimiz ortadadır. Ne yaparsak yapalım, bizleri asla kendilerinden (Avrupalı) görmeyeceklerdir.
70 yıldır (üç nesil) Avrupa’da bulunan Türklere hangi gözle baktıklarını görün, ne demek istediğimizi anlarsınız. Biz kendimize ne kadar ‘Almancı’ da desek, onların gözünde hep ‘yabancı’yız.
Batı taklitçiliğinde elmalarla armutları birbirine karıştırdık. Ruh köklerimizden koparsak bizi alırlar sandık. Böyle yapanlarımız beterin beteri oldu, zira şahsiyetlerini büsbütün kaybettiler.
Türkiye’ye ziyarete gelen ve kati dönüş yapan gurbetçilerimizi düşünün. Başlarına geçirdikleri fötr şapkalarına taktıkları tüyle (Bavyera köylü şapkası) Alman cakası satarlar ama ne yaparlarsa yapsınlar, bizim gözümüzde sadece ‘Almancı’dırlar ve hep öyle iki arada bir derede kalmışlardır.
Geçen asrın başında (imparatorluğumuzu yıkarlarken) sesimizi, soluğumuzu kestiler. Genç Cumhuriyetimizi tanırlarken de “Ancak bu kadar konuşabilirsiniz” dediler veya öyle planladılar.
Halbuki biz Türkler, biçarelerin çaresi, kimsesizlerin kimsesi, mazlumların koruyup kollayıcısıydık.
Topkapı’daki (saray) kulemizden dünyanın dört bir yanına adalet dağıtan bir medeniyetin temsilcileriydik.
Özellikle 2. Cihan Savaşı’ndan sonra Türkiye’yi yörüngesinden çıkarıp NATO’ya üye, kendilerine (Batı) sözde müttefik yaptılar.
Tabii böyle müttefiklik düşman başına!
Akıllarınca bizi darbeler demokrasisi(!) ile tedip ettiler, istedikleri çizgide tutup uslandırdılar.
Ne zamanki 15 Temmuz 2016’daki alçak FETÖ kalkışması vuku buldu, çömlek patladı!
Uyuyan dev silkindi, bir hışımla doğruldu ve “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!” diye gürledi.
Kalkış o kalkış, bir daha Türkiye’yi tutabilene aşk olsun!
Bir asrı aşkın bir zamandır onlar konuştu biz dinledik, onlar oynadı biz seyrettik.
“Dost olun” dediler olduk, “Müttefik olun” dediler olduk, “Asker gönderin” dediler gönderdik, “Ölün” dediler öldük...
Onlarsa kendilerine ihtiyaç duyduğumuz her anda karşımıza dikildiler.
Düşmandan beter düşman kesildiler.
Artık söz söyleme sırası bizde, biz söyleyeceğiz onlar dinleyecek, biz yapacağız onlar seyredecek!
Yeter ki biz kendimiz olalım ve kimselerin taklitçisi olmayalım.
Paylaş