Şehirlere ihanet edenler!

Sanayi, sanayi deyip çırpındık lakin sanayi bölgelerimizi tarıma elverişli mümbit ovalarda kurduk. Hangi kafaya hizmet ettiysek; aynı verimli ovaları, çoktan imara açmıştık.

Haberin Devamı

Yerleşim alanları genişledikçe, insanlar fabrikalarla iç içe yaşamaya başladı. Öyle yerleşim yerleri var ki, havasını soluduğunuzda zehir soluduğunuzu hissedersiniz.

Ve soludukça, yavaş yavaş ölürsünüz.

Bu tesisler için gerekli altyapıyı yapmadık, zehirli atıkları en yakındaki dere, nehir, göl ve denizlere akıtmayı marifet bildik.

Milyarlarca yıldır, güneş, dünyamızı aynı şekilde ısıtmakta olmasına karşın, hiçbir zaman küresel ısınma olmamıştı. Ne zaman ki insan denilen ‘canavar’ dünyanın idaresini eline aldı ve doğayı çığrından çıkardı, küresel ısınma oldu ve dünya gitgide yaşanmaz hale geldi.

Dünya üzerindeki tüm olumsuzluklar, insanoğlunun açgözlülüğünden ve doyumsuzluğundan kaynaklanmaktadır.

Etrafınızdaki hemen her işkolundaki bir kısım doyumsuz insanlara dikkat edin; daha, daha derler, dünyanın, dünyalığın peşine ölümüne koşarlar, koştuklarıyla kalır, kavuşamadan ölüp giderler.

Haberin Devamı

Muhteris (aşırı tutkuları olan) insanın gözünü ancak toprak doyurur!

Düne kadar suyunu içtiğimiz Sakarya Nehri’nde bugün balık yaşayamıyor. Neden? Neden olacak; piliç kesim tesislerini nehrin kenarında kurduk, tekstil sanayi tesisinin zehirli atığını borularla nehre akıttık.

Yetkililer, başta Sakarya Nehri olmak üzere tüm nehirleri, denize döküldükleri yere kadar takip etsinler; ne cinayetler işlenmekte olduğunu, kimlerin doğa katliamcısı olduklarını görürler!

Su krizi kapıda deyip yırtınıyoruz. Ayol! Tertemiz su kaynaklarını bu hale getirdikten sonra, şikâyete, çırpınmaya, yırtınmaya hakkımız olmasa gerektir.

İşin özetini ben size söyleyeyim mi?

Fakirin, fukaranın gecekondusu başına yıkılır, kanun, hukuk diye haykırılır. Lakin söz konusu zengin, fabrikatör olunca, onlara gökdelenler diktirilir, onların kirlettiği hava ve sular (nehirler, göller, denizler) görmezlikten gelinir.

Yani ilkel kabilelerde olduğu gibi, gariban bir suç işlediğinde, vurun boynunu; aynı suçu zengin işlediğinde, ‘vay kerata!’ deyip geçiştirilir.

İhanetin daniskası İstanbul’a yapıldı; o şiirsel kent beton yığınına döndürüldü.

Asla şu partinin veya bu partinin yönetiminden bahsetmiyoruz, zira tüm bu katliamlardaki suçlarda bütün partiler (partililer) ortaktır.

Haberin Devamı

Şu Büyükçekmece, Küçükçekmece, Esenyurt ve Beylikdüzü ilçelerine bir bakın; bu beldelerin ana arterlere giriş ve çıkışları kelimenin tam anlamıyla yürekler acısıdır.

Büyükçekmece’nin içine hasbelkader girdiğinizde, kaybolursunuz, zira şehre değil labirente girmişsinizdir. Ana artere çıkmanız için akla karayı seçersiniz.

Parti ismi vermemize gerek yok, beş dönemdir aynı belediye başkanı orada görev yapmaktadır. O ve diğer başkanlar, Allah aşkına bu durumu görmüyorlar mı?

İnsanların her gün, saatlerce çektikleri bu trafik işkencesi, onların hoşuna mı gidiyor?

İnsanımızda da kabahat var, körün taşı gibi aynı kişileri seçiyor!

İstanbul, sahipsizliğe, çürümeye terk edildi; tencere yuvarlandı, kapağını buldu!

Yazık! Çok yazık!

Yazarın Tüm Yazıları