Paylaş
Şaşırtıyor diyoruz zira siyaset dünyası Bahçeli gibi, dürüst, sözünün eri, mert, vatanını ve milletini her şeyin üstünde tutan (Önce vatan ve milletim, sonra partim ve daha sonra da ben diyen), yiğit, dostlukta arkadaşını önceleyen, vefalı bir muhalefet partisi liderine tanıklık etmedi, etmez de...
MHP 14. Olağan Kurultayı’nı yaptı ve Sayın Bahçeli, katılan 1295 delegenin tamamının oyunu alarak, yeniden Genel Başkan seçildi.
Bahçeli Kurultay’da yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşması özellikle sol cenahlarda büyük bir iştah olarak kabul edilmiştir. Buradan Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan’a diyorum; ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz. Cumhur İttifakı olarak yanınızdayız.”
Dikkat buyurun! Bu sözleri, Sayın Erdoğan’ın başında bulunduğu AK Parti’nin içinden birisi dahi söylememişken, başka bir siyasi partinin lideri seslendiriyor. Bu tavır çok büyük bir erdemin ve çok üstün bir siyasi duruşun yansımasıdır.
Bu durum İslam literatüründe ‘İsar’ (en ileri derecede cömertlik) olarak tanımlanmaktadır. Türkçemizde buna ‘diğerkamlık’ ve ‘özgecilik’ denilmektedir.
Bir kimsenin cömertlikte isar derecesine ulaşabilmesi için, ikram ettiği şeye kendisinin fiilen muhtaç bulunması şart değildir; önemli olan, muhtaç olsa dahi başkasını kendisine tercih edebilecek yüksek bir ahlak anlayışına ve irade gücüne sahip bulunmasıdır.
Bakınız; insanların birbirini canlı canlı yediği siyaset arenasından değil, normal beşerî münasebetlerden bahsediyoruz. Bu cümleden olarak, İslam kaynaklarında cömertliğin üç derecesinin olduğu bildirilir.
Buna göre; bir kişinin sahip olduğu elindeki imkanların, en çok yarısını başkasına ikram etmesine sehavet (seha), yarısından fazlasını vermesine ‘cud’, sahip olduklarının tamamının başkaları için ikram edilmesine de ‘isar’ denir.
Malum cömertlik, ilahi sıfatlardandır ve cömertlerin, sonsuz hayatta (Ahiret) gideceği yer Cennettir.
Malum, 15 Temmuz 2016’da ülkemiz büyük badire atlattı, uçurumun kenarından döndü. Ülkemiz, az kalsın içimizdeki İrlandalılar (mankurtlaştırılmış satılmış Amerikan uşakları FETÖ’cüler) tarafından işgal edilecek ve bu aziz vatan paramparça edilip, emperyalistlere peşkeş çekilecekti.
Milletimizin gözü karalığı, azmi ve vatanına duyduğu engin sevgisine paralel olarak, çıplak ellerle tankları durduran yiğit ve serdengeçti hali, bu uğursuz gidişe son verdi ve yeni bir kahramanlık destanı yazdı.
Bu meşum günün hemen akabinde, iktidarı ve muhalefetiyle milletimiz bir bütün halinde ‘Yenikapı Ruhu’nu canlandırdı. Varlığımıza kasteden tehlike görüldü ve ayrışma değil kaynaşmanın gerekliliği vurgulanarak mahut tehlikenin gözlerinin içine sertçe bakılarak üzerine gidildi.
Başta ABD olmak üzere dost ve müttefik gözükenlerin hedef tahtasına koydukları Türkiye’miz için tehlike geçmiş değildir. Lakin gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunan kimi siyasiler bilerek veya bilmeyerek bu tehlikeyi görmezden gelerek Yenikapı ruhuna ihanet ettiler; ABD’nin ve bölücü örgütlerin (FETÖ, PKK) safında yer tuttular.
Yalnızca Sayın Bahçeli’dir ki, devlet ve millet hayatımızın beka meselesini tüm çıplaklığı ile görmüş ve verdiği sözde ölümüne durmuştur.
Erdoğan için sarf ettiği sözler, menfaate dönük olmayıp, karşılıksızdır. Zira bugün, sen-ben kavgası yapılacak zaman değildir.
Türkiye’mizin dört bir tarafından nasıl kuşatıldığını (üstelik dost ve müttefiklerimiz tarafından) görmemek için kör ve sağır olmak gerektir.
Sayın Bahçeli adeta Türk dünyasının birliği ve dirliği için yaratılmış mümtaz bir şahsiyettir ve her türlü takdire layıktır.
Tarih, Sayın Bahçeli’yi, siyaset sahnesinde örneği olmayan mümtaz şahsiyet olarak kaydedecektir.
Paylaş