Paylaş
Nitekim Süleyman Demirel, ‘Bütün hizmetlerimizi görmezden gelir ve inkâr edebilirler lakin onca muhalefete rağmen yaptığımız Boğaz Köprüsü’ne bir şey diyemezler, onu görmezden gelemezler. Zira o köprünün ayakları öyle yüksek ve büyük ki onları sokup saklayabilecekleri, gizleyebilecekleri bir yerleri yok!’ demişti.
Türkiye, 22 yıl boyunca her sahada çağ atladı, eğitimde de maddi bakımdan (öğretmen ve öğrenci adedi ve her kademedeki eğitim kurumları, bina ve donanımları vb.) çok şeyler yapıldı.
Ama Sayın Erdoğan’ın da üzülerek ifade ettiği gibi eğitimin ruhunda, içeriğinde, müfredatta ve eğitimi verecek öğretmen kadrolarını yetiştirmede gerekenler yapılamamıştır.
Halbuki parola ne idi: ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!’
Evet, her şeyin başı insan ve insanın eğitimidir.
Yine Sayın Erdoğan’ın yerinde tespitiyle şimdiye kadar ki eğitim iki kelime ile özetlenebilirdi, ezberciliğe dayanan, tek tipçi bir eğitim modeli. Oysaki, bunların her ikisi de hem akla hem bilime aykırı.
Araştırmaya, incelemeye, sorgulamaya, kritik etmeye, çeşitliliğe, tenkit etmeye, mukayeseye açık olmayan bir eğitim modelini benimsemiş ve bunun üzerine ‘dokundurtmayız ’diyerek tepinmişiz. Ve utanmadan bu durumu bilimsellik, Batıcılık ve çağdaşlık diye haykırmışız.
Batı’dan ne anladığımız, Batı’dan neleri aldıklarımızdan belli!
Batı, her şeyden önce eski Yunan (Grek) medeniyetine dayanır; Platon’un (Eflatun) akademisinin girişinde ‘Geometri bilmeyen giremez’ yazıyordu. Sözde Batıcı geçinen bizdeki kafa ise, İstanbul Üniversitesi’nin (Osmanlı dönemi Askeri İşler Dairesi-Milli Savunma Bakanlığı) kapısındaki yazıları okuyabilenleri içeri sokmuyordu (İmam-Hatip lisesi mezunları).
Daha vahimini söyleyelim; aynı kafa yedi yıl boyunca (orta-lise) dini ilimleri (Kuran’ı Kerim, Arapça, Tefsir, Hadis, Kelam, Siyer-i Nebi, Fıkıh vb.) tahsil eden imam hatip lisesi mezunlarını ilahiyat fakültelerine ve İslami İlimler Fakültesi’ne bile almıyorlardı. Bu fakültelere düz lise mezunları (Elifi görse mertek sananlar) alınıyordu.
On yıllar boyunca, bu milletin evlatlarına din adına cehalet tahsili yaptırdılar. Bu kafanın eğitimden anladığı bu olsa gerek! Bunları ezbere konuşup yazmıyoruz bizzat yaşamış birisi olarak ifade ediyoruz.
Aynı kafa şimdi de kalkmış ‘Maarif’ kelimesine takıyor ve ‘Hangi çağda yaşıyoruz, maarif de ne demek? Çağdaş Türkiye’de o kelimeyi attık, onun yerine eğitim kelimesini kullanıyoruz. Geriye değil, ileriye gideceğiz!’ diyorlar.
Üstat Necip Fazıl’ın işaret ettiği gibi; ‘İleriye, gerideki gözleriyle baktıkları nasıl da belli!’
Aynı kafa, meslek liselerini bitiren öğrencilere üvey evlat muamelesi yaptı ve üniversite sınavlarında katsayı zulmüne tabi tuttu. imam hatip mezunlarının narında (ateş) diğer meslek liselileri de yaktılar. Böylece ülkemizde, hemen her meslek dalında nitelikle (meslek sahibi) elemanın yetişmesini önlediler.
Bunlar mı çağdaş ve Batıcı kafa?
Batı’da (mesela Almanya’da) orta öğrenimdeki öğrencilerin yüzde 70’inin mesleki eğitimden geçirildiğini bu kafaya nasıl anlatacağız?
Paylaş