Paylaş
Dolayısıyla Biden’ın, Erdoğan hakkındaki talebi, şahsi olmaktan ziyade, kendisini o makama taşıyanların, ABD’deki güç odaklarının isteğidir.
Daha seçilmeden önce, kendisine söyletilen şuydu: ‘...Erdoğan bedel ödemeli! Partisi İstanbul’dan dışarı atıldı. Peki, biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz. Şunu göstermemiz lazım. Türkiye, Rusya’ya bağımlı olmayı istemek zorunda değil. Çok önceden o elmadan bir ısırık aldılar! Bundan böyle kendilerine başka türlü davranacağımızı anlamak zorundalar. Bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek, Erdoğan’ın bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmek bizim için çok önemli olacaktır. Başkan seçilirsem, Erdoğan’ı darbeyle değil, seçimle devireceğim. Bunun için muhalefete destek vereceğim. Muhalefette olan Türk liderlerini desteklersek, onları daha cesur davranmaya itersek Erdoğan’ı yenebilirler...’
Bu aşağılık lafları edebilen (ya da kendisine ettirilen) bu adam, ABD başkanı olunca, müttefik ülkelerle el ele vererek Erdoğan’a ve onun hükümetine karşı tüm ufunetlerini kusuyorlar.
Malum kendisi ve müttefikleri, bizi savunmasız bırakınca ister istemez Rusya’ya yöneldik ve oradan S-400’leri aldık. Bu durum onları çıldırttı. Zira onlara göre, Türkiye her hal ve şartta savunmasız kalmalıydı.
Bu yüzden, Türkiye’nin bu girişimini ‘Yasak elmadan ısırık aldılar!’ deyip, izole edilip cezalandırılması için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Denemedikleri envaiçeşit aşağılık darbe kalmadığını kendileri itiraf ediyorlar. Bunlarla yapamayınca bu kez kur-döviz-faiz üçgeninden vurmaya kalktılar.
Türkiye’nin hiçbir ekonomik göstergesi, kurlardaki bu yükselişi hak etmiyor.
ABD’nin elinde fazlasıyla kâğıt stoku mevcut, yeşile boyayıp boyayıp piyasaya sürüyor. 2. Dünya Savaşı’nın galibi olarak, kuralları o koydu, parayı o belirledi. Uluslararası ticarette onun parası kullanılacaktı.
ABD doları, önceleri sözde altın karşılığı idi; öyle olmadığı çok geçmeden anlaşıldı ve artık dolar, hiçbir şeyin karşılığı olmadan basılıyor. Saddam, bu durumun farkına vardı, petrol satışını dolar yerine Euro ile yapınca başına gelmeyen kalmadı.
ABD, özellikle bizim gibi kendisine uydu ülkeleri kur-döviz-faiz şeytan üçgeninde canıyla boğuşturuyor. Enflasyona ilaç olarak faizi, havuç gösteriyor; yedikçe hem enflasyon, hem faiz yükseliyor.
Biz bu filmin daniskasını 2001’de gördük; enflasyon üç haneli rakamlara fırladı, gecelik faizler ise yüzde 7.500 oldu.
Böyle bir ülkeye yatırım yapmak şöyle dursun; işverenler bu ülkedeki fabrikalarını sökerek başka ülkelere taşıdılar.
Kurtuluşu faizde arayan o günkü iktidar partisini halk, yüzde 21’den yüzde 1’e (yüzde bire) indirdi.
Türkiye aynı delikten bir kez daha ısırılmamalı, bu yüzden, yatırım ve istihdamın gereği olarak faizleri düşürmekte kararlı.
Paradan para kazanmak devri bitirilecek, rantiyeciler avuçlarını yalayacaklar.
Sadece Türkiye değil, dolara bağımlı tüm ülkeler aynı şeytan üçgeninde debelenip duruyor.
ABD’nin dışındaki ülkeler, kendi ortak paralarını bulup kullanmadıkları müddetçe bu kısırdöngüden çıkamazlar.
Pandemi sonrası dünya, yeniden kurulmanın sancılarını çekiyor.
Yeni dünyada, yeni para da (ya da paralar) yerini almalı; aksi halde dolar, sahte tahtında, emperyal hükmünü icra eder.
Ve tüm bir insanlık ABD’ye kölelik yapmaya devam eder.
Paylaş