Kur, faiz, enflasyon sarmalı!

Yeni nesiller pek bilmez lakin bizim gibi yaşları 60’ın üstünde olanlar, onlarca ekonomik krizi yaşayarak bu günlere geldik.

Haberin Devamı

Cumhuriyet’in kuruluşundan beri, ekonomik açıdan denemediğimiz yol ve yöntem kalmadı; bunların hiçbirisinden istenilen sonuç elde edilemedi.

En katı devletçilik (komünizm) uygulamalarının (1940’lı yıllarda gayr-i Müslim vatandaşlara uygulanan varlık vergisi, çakmak taşı kullanımının yasak olması vb.) yanında, karma ekonomik sistem denilen devlet ve özel sektörün iş hayatında olduğu uygulamalar da yapıldı, olmadı.

Son olarak da devletin iş hayatından çok büyük ölçüde çekildiği liberal ekonomiyi de uyguladık, yine olmadı.

Türk Parasını Koruma Kanunu (kendine faydası olmayanı artık neden koruyacak idiysek!) ile birlikte kapalı ekonomiyi denedik, olmadı. Olamadı.

Mahut Kanunu kaldırıp Türk Lirası’nı konvertibl kıldık (1989) ve serbest piyasa ekonomisine geçtik.

Haberin Devamı

Merhum Özal, alınması gereken tüm bu ekonomik önlemleri alırken sonunu getiremedi, getirtmediler. Özal’dan sonra ise gelen koalisyon hükümetleri, Özal’ın yaptıklarından adeta intikam aldılar.

On yıl içinde Türkiye’ye sıfırı tükettirdiler ve ülkeyi, borç batağına sokup IMF’ye teslim ettiler.

Yaşanılan tüm bu süreçlerde ülkemiz hep faiz, döviz-kur ve enflasyon girdabına sürüklendi.

Borç batağına batık ülkemizde yatırımlar durmuş, iç ve dış para babaları, paradan para kazanmanın keyfini sürüyorlardı. Halk, yoklukla ve olan mal ve hizmetlerin de fahiş fiyatları altında inim inim inletiliyordu.

Bu ise devleti, vesayet odaklarıyla birlikte yöneten kimselerin umurunda değildi.

Enflasyon üç haneli rakamlara çıkmış, gecelik faizler yüzde 7500’lere dayanmıştı.

Ülkemiz, IMF’in boyunduruğundaydı; 65 milyonluk nüfusun toplam geliri, borçların sadece faizlerini karşılıyordu.

Emperyalizmin kölesiydik lakin bunu kimse seslendiremiyordu.

Derken, halk mevcut partileri sandığa gömerken, yeni kurulan AK Parti’yi tek başına iktidara getirdi ve siyasi istikrar bu güne değin (20 yıl) sürdü.

Önce IMF’nin borcu ödendi ve kapı dışarı edildi. Türkiye nefes aldı ve alınan nefesle; alt ve üst yapı yatırımlarıyla ülkemiz, şantiyeye döndü bu günkü hüviyetine kavuştu.

Haberin Devamı

Artık sıra faiz-kur ve enflasyon sarmalından kurtulmaya gelmişti.

Siyasi irade, risk alarak faizleri indireceğim dedi. Pandemi sonrası dünya ülkelerine baktığımızda; enflasyonları yükselmesine rağmen, faizleri minimumda tutuyorlardı. Örneğin yüzde 5 enflasyon, yüzde 1 faiz.

Sıfır, hatta sıfırın altında faiz oranlarıyla ekonomisini çeviren yığınla ülke mevcuttur.

Erdoğan, faizleri düşürdükçe; iç ve dış spekülatörlerin çanına ot tıkandı ki çığlığa basıp yeri göğü inlettiler.

Dövizdeki kurları artırarak enflasyonu patlatmak istediler. Böylece ülkeyi dize getirip Erdoğan’a boyun büktürmek istediler.

Belli ki, birileri hâlâ Sayın Erdoğan’ı tanımamış; o, bir şeye karar vermişse, asla o kararından dönmez.

Haberin Devamı

Dolayısıyla bu faizler ya inecek, ya inecek! Başka yolu yok!

Devrim niteliğinde açıkladığı bir kararla, mevduatını TL’ye çevirenlere kur farkının ödeneceğini söyledi.

Erdoğan: “Bundan sonra hiçbir vatandaşımızın ‘kur daha yüksek olacak’ diye mevduatını Türk Lirası’ndan dövize geçirmesine ihtiyaç kalmayacak. Dolardaki artış TL mevduatlarına yansıtılacak. Kur getirisi, mevduat kazancının altında kalırsa aradaki fark doğrudan vatandaşımıza ödenecek” dedi.

El mi yaman bey mi yaman, göreceğiz!

Daha işin başında gördük lakin görmeyenlere ve görmek istemeyenlere, Hanya ile Konya da gösterilecek!

 

Yazarın Tüm Yazıları