Paylaş
Kim ya da kimler emperyalist, kim ya da kimler gerçek ya da sahte demokrat, kim ya da kimler savaş yanlısı ve kışkırtıcısı, kim ya da kimler gerçek ya da sahte barış yanlısı, kim ya da kimler desinler peşinde, kim ya da kimler samimi ve içten davranış sergiliyor; hemen herkesin rengi belli oldu.
Bir kez daha görüldü ki dün olduğu gibi bugün de herkes aynı yerinde duruyor. Dünün emperyalistleri, bugün de emperyalist. Hemen hepsinin niyeti, biz bu savaştan nasıl kârlı çıkarız, bu durumu nasıl fırsata çeviririz anlayışında birleşiyor.
Kısaca; koyun (mazlum ve savunmasız halklar) can derdinde, kasaplar (emperyalistler) et (silah vb. satışı) derdinde.
Bunların alayının medenilikleri de, demokratlıkları da, insan haklarına ve hukuka saygıları da sadece laftadır. Kendi menfaatleri söz konusu olduğunda, gözleri bu değerlerden hiçbirini görmez.
ABD’nin eski dışişleri bakanlarından Madeleine Albright, anne olmasına rağmen: ‘Biz Irak’ta 500 bin çocuk öldürdük ama değdi!’ diyebiliyor. Bunların medeniyet anlayışını (!) bu sözden daha iyi ne ifade edebilir?
İşte İsrail! Mülteci durumuna düşmüş, kimsesiz çocuklardan yalnızca Yahudi olanlarını alabileceklerini söylüyor. Medeniyetin (!) öncüsü Avrupa ülkelerinin de sarı saçlı, mavi gözlüleri buyur edip zenci olan mültecileri trenlerden nasıl attıklarını gördünüz.
Savaştan önce, çıkmaması için haykıran, çıktıktan sonra da barış için çırpınan tek samimi ülke var; o da Türkiye’dir. Türkiye her iki ülkeye de hem komşu ve hem de dosttur. Böyle bir durum karşısında, her ikisine de eşit mesafede durup arabuluculuk yapmakta ve bu uğurda elinden geleni esirgememektedir.
Bu durumu her iki ülke lideri de biliyor ve Türkiye’ye güveniyor. Barış görüşmelerinin Türkiye’nin arabuluculuğunda yapılmasını salık verdiler.
Büyük bir ihtimalle, liderler arasındaki barış görüşmeleri de Türkiye’de olacak ve onlara Sayın Erdoğan eşlik edecek.
Türkiye’nin bu durumu, yalnızca izlediği samimi ve güven veren politikalardan kaynaklanmıyor; bölgesel ve hatta küresel güç olmasından da kaynaklanıyor.
Dürüst ve samimi de olsa zayıf bir ülkenin sözüne kimse itibar etmez. Muhataplarınıza ancak gücünüz kadar güven telkin edebilir ve söz dinletebilirsiniz.
Düne kadar kaale alınmayan, davet edilmeyen, sözü dinlenmeyen, hesaba katılmayan Türkiye, bugün itibarıyla dünya liderlerinin kapısını aşındırdığı ve dünya siyasetinde belirleyici rol oynayan, küresel bir ülke konumundadır.
Kim ne derse desin; bu konuma Sayın Erdoğan’ın liderliğinde eriştik.
Erişilen güce bakın ki, bölgemizdeki ülkeler yarınlarından emin olabilmek için Türkiye’nin garantörlüğünü istiyor.
İşte Türkiye’nin bu geldiği nokta; dışarıda ve onların uzantısı olan içerideki kimilerini rahatsız ediyor.
Ne kadar hayret edilse azdır ki, bizdeki muhalefet de Türkiye’nin bu gücünden rahatsız; Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Kafkaslarda ne işimiz var diyebiliyor.
Erdoğan düşmanlığı, muhalefetin gözlerini bu denli kör etti ve onları dostu düşmanı tanıyamaz hale getirdi.
Daha da vahimi ise Erdoğan düşmanlığı bizdeki muhalefetin topunu birden Biden’in kayığına bindirdi.
Bindirildikleri o alametle, hızla kıyamete doğru gidiyorlar!
Tutabilene aşk olsun!
Paylaş