Paylaş
Bunlar milliyetçilik ve dindir.
Yine tarih boyunca geniş halk kitlelerini bunlardan biri veya her ikisiyle birlikte manipüle etmek çok kolay olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
Milliyetçilik de din de çok hassas konulardır. Her ikisi de doğru algılanıp uygulandığında fazilet, yanlış algılanıp uygulandığında ise felaket getirir.
Kişi, kavmiyle, kavminin güzel hasletleriyle övünebilir; bunda en ufak bir beis yoktur. Fakat aşırılığa kaçıp, kendi ırkını en üstün görüp diğer ırk mensuplarını aşağılamak ve hatta insan saymamak faşizmin dik alasıdır.
Birey veya toplum bazında, kendini beğenmek ve böbürlenmekten daha büyük bir kötülük yoktur ve bu hal, her türlü iyiliğe engeldir.
Bu, her iki hususun da ne denli geçer akçe olduğunu bilen art niyetli kişi ya da kurumlar, milliyetçiliği ve dini adeta bir maden gibi işleyerek insanların dünya ve ahiretini mahvetmişlerdir.
FETÖ denilen illet de dinimizi kullanarak ve onu çığırından çıkararak, içimizdeki genç beyinleri devşirmiş ve her birini birer ‘mankurt’ haline getirerek devlet ve millet aleyhine kullanmış ve kullanmaya devam etmektedir.
Bizde FETÖ şeklinde tezahür eden bu uluslararası oyun, dünyanın 168 ülkesinde farklı repliklerle sahnelenmektedir. Emperyalizmin bu yeni ve en iğrenç metoduyla; çakılın kuşu çakılın taşı ile vurulmakta ve tek kurşun atmadan ülkeler teslim alınabilmekte, maddi ve manevi kaynakları rahatlıkla sömürülebilmektedir.
Sayın Erdoğan’ın kararlı tutumuyla başlatılan FETÖ ile mücadele hız kesmeden devam etmelidir. Zira mahut örgüt, ‘takiye’ yaparak gözden ırak görülse de gerçekte, hemen her yerde tüm canlılığıyla hayatını sürdürmektedir.
Sittin senedir, devletin tüm kurum ve kuruluşlarının kılcallarına değin sinsice nüfuz eden, tıpkı ‘Haşhaşi’ (Hasan Sabbah’ın gözü dönmüş suikastçıları) bir yapıdan bahsediyoruz.
Bunların ne denli canavarca ruh taşıdıklarını 15 Temmuz 2016 gecesi gördük.
Seçimlerde oy verdikleri Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidara gelmesini büyük bir hevesle beklediler. Yurtdışındakiler, Türkiye biletlerini bile almışlardı. Sabırsızlıkla Sayın Erdoğan’ın gitmesini bekliyorlardı. Ama bilindiği gibi hevesleri kursaklarında kaldı.
Bu seçimler sonucunda, bir beş sene daha, inlerinde sürüngen hayatı yaşamaya mahkûm oldular.
Ne diyelim; şeytan azapta gerek!
Paylaş