Paylaş
Son iki senedir Başkan Biden, ‘soykırım’ kelimesini kullanıyor, bir de baktık ki boşuna heyecanlanmışız. Zira daha önce de dünyadaki birçok ülke aynı telden saz çalmış ve çaldıklarıyla kalmışlardı.
Kendileri çalıp kendileri oynamışlardı.
ABD’ninki de aynı hesap, kendisi çalıp kendisi oynayacak, zira yerdeki köpeklerin havlamaları gökteki yıldızlara zarar veremez.
Asırlar boyu içimizde yaşamış Ermeni vatandaşlarımıza, bizler, ‘Tebaa-i sadıka’ demiş ve bağrımıza basmışız. Özellikle Osmanlı’nın son iki asrında Ermeni vatandaşlar, en üst düzey devlet memurluklarına getirilmiştir.
Osmanlı’nın maliyesi, hariciyesi, imar ve iskân işleri ve hatta sarayın hekimliği Ermenilere emanet edilmiştir.
Böylesine güvene layık bir unsur, nasıl oldu da ‘tebaa-i sadıka’dan ‘hain-i devlet’ oldu?
İşte tehcir denilen olayın can alıcı noktası budur. Bu sorunun cevabı bulunmadan ‘Ermeni sorunu’na doğru bir tespit yapılamaz ve doğru bir teşhis konamaz.
Bakıyoruz da bu konuya olan hemen tüm yaklaşımlar, can alıcı bu sorunun cevabı araştırılmadan, ezbere veriliyor. Kimin siyasetine ne uygun geliyorsa, o şekilde yorumlayıp cevabı bastırıyor.
Evet, doğuda yerleşik Kürt halkına karşı Ermeniler çok acımasız ve hatta vahşet boyutlarında kıtaller yaptı. Rusya’nın ve Batılı devletlerin tıpkı PKK’yı kurup üzerimize saldıkları gibi, o gün de Hınçak ve Taşnak Ermeni terör örgütlerini kurdular. Bunlar da Ermenilerin yoğun bulunduğu vilayetlerde, mahut azınlığı ayaklandırdılar.
Osmanlı Devleti 9 ayrı cephede 7 düvele ve onların uşaklarına karşı savaşırken Ermeniler, anılan çetelerin teşvikiyle, bulundukları mıntıkada sivil ahaliye karşı katliama giriştiler. Ermenilerin katliamlarıyla yüz binlerce Müslüman katledildi. Ermenilerin, Müslüman ahaliye yaptığı zulmün örneğine, insanlık tarihi çok az şahit olmuştur.
O günkü hükümet, sadece bu bölgedeki Ermeni ahaliyi tehcire (imparatorluğun daha sakin, huzurlu ve verimli yerlerine mecburi iskâna) tabi tuttu.
Bu durum her iki tarafın can güvenliği için elzem görüldü. İşte bu tehcir esnasında, aile bireyleri öldürülmüş kişiler, intikam amacıyla bir kısım Ermeni’yi öldürdü.
Yaşananların isimlendirilmesi mukatele yani karşılıklı birbirini öldürmedir ve asla soykırım değildir. Ayrıca mukateleyi icra eden Müslümanlardan tespit edilenler yargılanmış ve idam dahil çeşitli cezalara çarptırılmışlardır.
Bunların hepsi tarihi konular, bunların tüm belgeleri arşivlerdedir. Türkiye olarak arşivlerimizi açıyoruz, onlara da (kim varsa) gelin arşivlerinizi açın, hep beraber inceleyelim ve sonucu ilan edelim diyoruz.
Buna yanaşmıyorlar; tarihi gerçeklere değil, politikacılara söz hakkı tanıyorlar, onlar da kendi meşreplerine göre karar veriyorlar. Tüm bu kararlar yok hükmündedir ve asla Türkiye’yi bağlamaz.
PKK, gerçekte Ermeni davası için kurulmuştur; büyükelçilerimize karşı girişilen ASALA eylemlerinden sonra bu örgüt tahkim edilmiştir.
PKK’nın kaynattığı aş, Ermeni aşıdır; zavallı bir kısım Kürtler, bilerek ya da bilmeyerek de bu aşa tuz biber olmaktadır.
Ermeni asıllı HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, bilinçli olarak baklayı ağzından çıkardı ve TBMM Başkanlığı’na o aşağılık önergeyi vermek istedi.
Önerge, TBMM Başkanlığı tarafından suratına çarpıldı ama bu yetmez; bu hadsize haddi bildirilmeli, dokunulmazlığı kaldırılarak milletvekilliği düşürülmeli ve Türk adaleti önüne çıkarılarak hesap vermelidir.
Paylaş