Paylaş
Benzemiyor, zira demokrasi tarihimiz boyunca gelen tüm siyasetçiler, vesayete boyun eğdiler. İçlerinde yalnızca Turgut Özal, vesayete direndi ve kalıpları kırmaya çalıştı ama onun da ömrü vefa etmedi.
Önceki siyasetçilere de muhtıralar verildi, darbeler yapıldı; Erdoğan’a da. Öncekiler, kendilerine ve hükümetlerine karşı girişilen tüm bu aşağılık eylemleri sineye çektiler. Şapkalarını alıp giderek; halka ve onun seçtiklerine reva görülen tüm bu kanunsuzluklara karşı durmadılar, duramadılar.
Millet, seçtiği kişilerin, verilen yetkiyi ve kendilerine emanet edilen temsil gücünü kullanamadığını gördü. Bundan dolayı da, onlara gerektiği gibi sahip çıkmadı ve onların arkasından ölümüne gitmedi.
Seçtiği başbakan ve bakanların asılmalarını, milletvekillerinin hapishanelerde çürütülmelerini; içi kan ağlasa da izlemekle yetindi.
Sayın Erdoğan, kendinden öncekilerden daha cesur ve gözü karaydı. Zira o, kadere iman edenin kederden emin olduğunu çok iyi biliyordu. Kaderin üzerinde bir kader olduğunu da ve kul planında tüm tedbirleri almasına karşın, takdir edilen ne ise, onun gerçekleşeceğini de çok iyi biliyordu.
Darbelere en fazla muhatap olan S. Demirel, “Gitmemi isteyen benim ordum. Benim başka bir ordum mu var ki karşı koyabileyim?” derdi.
Erdoğan’ın da bir ordusu yoktu ancak o, ordusunun ordu-millet olduğunun bilincindeydi. Milleti arkasına alarak ve hepsinden önemlisi ölümü göze alarak milletini de ölüme ve meydanlara davet etti.
Demokrasi tarihimiz boyunca, Şöyle geriye doğru bir gidin ve sorun bakalım; hangi siyasetçi halkını ölüme davet eder de halk da ardına bakmadan ölüme (şehadete) koşar?
Düne kadar, değerleriyle ve kendisiyle alay edilen millet, ilk kez kendinden olan ve kendi değerleriyle bezeli, kısaca kendi derdiyle dertlenen bir gönüldaşını lider olarak bulmuştu.
Sittin senedir ilk kez bir siyasetçi, milletiyle böylesine bütünleşiyor ve adeta milyonlarca bedende tek kalp haline geliyordu.
Bundan dolayı da istenen, sadece Tayyip Erdoğan’ın başı değildi; onunla birlikte Türkiye ve Türk milleti isteniyordu!
Erdoğan’a karşı üst üste onca darbe girişimleri oldu, hepsinin üstüne üstüne giderek hiç birisine pabuç bırakmadı. Zira o, tehlikenin gözünün içine bakmanın zafer için şart olduğunu biliyordu.
Ve gelinen noktada dönüp geriye baktığımızda, zafere ulaşanın Erdoğan olduğunu görüyoruz.
Vesayeti ve onun paydaşı olan darbeci zihniyeti yendi ve onları tarihin çöplüğüne attı.
Sahte demokrasiye, diğer bir deyişle demokrasi oyununa son verip ülkeye gerçek demokrasiyi getirdi.
Milli iradenin üstünde güç tanımadı ve onu her şeyin önüne koydu. Artık milletin dediği olacak, milletin özlem ve beklentileri gerçekleşecek.
Bu durumu hazmedemeyen bir kısım aklı evveller ona, ‘diktatör’ diyor!
Kedi de uzanamadığı ciğere mundar der.
Paylaş