Paylaş
Siyasi parti liderlerine verilen ya da kendiliklerinden edindikleri rollere bakınca, tam bir maskeli balo oynandığı kesin!
Malum 14 Mayıs 2023 seçimleri, Türkiye için bir dönüm noktası ve bundan dolayı da bir beka seçimi. Başta ABD olmak üzere tüm emperyalist ülkelerin gözleri, pardon, ‘karanlık elleri’ Türkiye’de yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde.
ABD Başkanı (bunak) Biden’ın; ‘Erdoğan’a bedel ödetmeliyiz. Muhalefeti desteklemeliyiz’ demesi, gerçeği tüm hakikati ile gözler önüne sermiyor mu? Bu sözlerle ABD diyor ki, Erdoğan yüzünden Türkiye elimizden çıktı; bağımsızlık yönünde hızla yol alıyor; bir beş sene daha böyle giderse, Türkiye’yi biz dahil kimse tutamaz; ne yapıp edip Erdoğan’ın önü kesilmelidir.
Kurdurulan 7’li masada dağıtılan rollere bakar mısınız?
Saadet Partisi’ne, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘mücahit’ belletme; ayakkabılarıyla seccadeye basan fotoğraf verse de bu durumun karşı tarafın bir oyunu olduğunu gösterme görevi verilmiş.
Kılıçdaroğlu’nu, sözde dindarlara ‘kanka’ gösterebilmek için, onu, oruç tutmasa da iftarlarına davet ediyor; birlikte oruç açıyor (nasıl oluyorsa?) ve onu kürsüye davet edip, sözde, ayetli-hadisli konuşturuyorlar.
O da kürsüye çıkıp; “Erbakan’ın dediği gibi, ‘Hak geldi, batıl zail olacak’” vurgusuyla, başta Karamollaoğlu olmak üzere tüm Saadet Partililerin alkışlarını topladı.
Kılıçdaroğlu’nun, Erbakan’ın sözü dediği ifade, gerçekte, İsra Suresi’nin 81. ayeti kerimesinin mealiydi. Necip Fazıl üstat için, ‘Şair miydi?’ diyen Kılıçdaroğlu’ndan, bu denli gaf beklemekten daha doğal ne olabilirdi?
İşin asıl tuhaf yönü ise, bu gaf üzerine, Karamollaoğlu ve avenelerinin coşkulu alkışlamalarıydı.
Kılıçdaroğlu ‘Hak gelecek’ derken, onun kastettiği ve üzerine iman ettiği, CHP’nin altı okundan başkası değildi.
Kılıçdaroğlu’nun ‘Milli Görüş’ü kastetmediği apaçık ortada iken, Karamollaoğlu ve avenelerine ne oluyordu? Alkışladıklarına göre, onlar da mı ‘6 ok’u hak bellemişti?
CHP’nin amentüsü altı ok olduğuna göre, gelmesi için envai çeşit kumpaslar kurulan ve gelmesi beklenen odur.
Karamollaoğlu, yoksa beğenmediği ve eksik bulduğu Ayasofya açılışını; caminin bir kısmını iptal edip, yeniden, müze olarak, Kılıçdaroğlu’na açtırmayı mı düşünüyor?
Karamollaoğlu, CHP’li Kaboğlu’nun, değil yalnızca Ayasofya’yı, Sultanahmet Camisi’ni de müzeye çevirmek istediklerini bilmiyor mu?
Peşinde olduğunu iddia ettikleri Necmettin Erbakan, bir ömür boyu CHP’nin dine ve dindarlara zulümlerini anlatmadı mı? Camileri ve vakıf mallarını nasıl yıktığını ve sattığını haykırmadı mı?
Karamollaoğlu, Kılıçdaroğlu’na (Erbakan’ın ifadesiyle, şerre) payanda olarak, Erbakan’a kabrinde bile huzur vermiyor.
Hayırsız evlat icraatlarıyla mirasyediliğe soyunuyor ama bu necip millet, hakkını, ona ve diğer hayırsız evlatların hiçbirisine yedirmeyecektir.
Zira kişi, sevdiği ile beraberdir; Karamollaoğlu, Kılıçdaroğlu ile beraber olabilir.
Ama alnı secdeye gelen hiçbir kimse, seccadeye ayakkabıyla basanla bir ve beraber olmak istemez!
Paylaş