Paylaş
Hele de bir kan değişikliği olsun diyerek, CHP’den seçilen Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un başına âdeta bir kâbus gibi çöktü. Adam, başkan seçilir seçilmez, kerameti kendinden menkul bilip havalara girdi; kibrinden, İstanbul’a tepeden baktı ve en sıkıntılı günlerinde İstanbulluyu terk etti ve dertleriyle baş başa bıraktı.
Öyle ki, İstanbul’un felaketle yüz yüze geldiği tüm zamanlarda ‘Beyefendi’yi tatil beldelerinden İstanbul’a getiremedik. Rahatına bu denli düşkün bir insanın, en son yapabileceği işin belediye başkanlığı olması gerekir.
Belediye başkanlığı öylesine sorumluluk gerektiren bir görev ki, değil afet zamanlarında, her şeyin normal olduğu rutin günlerde bile, başkanın 7/24 halkıyla iç içe, hemhal olması gerekir.
Bizim ‘Beyefendi’miz ise, en lazım olduğu felaket anlarında sırra kadem basıyor; İstanbullu ölümle pençeleşirken, başkanını bulana aşk olsun! Sorumlu olduğu şehir, çeşitli zamanlarda felaketi yaşıyor, ‘Beyefendi’ uzaktan, durup seyrediyor.
İnanın, ibretlik bir vaka ile karşı karşıyayız.
Allah’tan, dur-durak bilmeksizin cepheden cepheye koşan İçişleri Bakanı’mız (Süleyman Soylu), her zaman Hızır gibi yetişiyor ve felaketle boğuşan vatandaşlarımızın yaralarına merhem oluyor.
İşi gücü yabancı elçilerle (ABD ve İngiltere) gizli görüşmeler yapmak olan İmamoğlu, işin kolayını buldu; hizmet yerine algı oluşturan reklamlara ağırlık vererek, aklı sıra milletin gözüne şirin görüneceğini zannediyor.
Halbuki büyük ümitlerle kendisini destekleyen ve üç buçuk sene sonrasında büyük hayal kırıklığına uğrayan İstanbullu: ‘Elim kırılsaydı da bu insana oy vermeseydim!’ noktasına geldi.
İstanbul İstanbul olalı böylesine beceriksiz, vurdumduymaz ve ‘yabancı suflesiyle’ kibre kapılan, en dar gününde İstanbulluya sırtını dönen bir başkan görmedi.
Oysa İstanbullu hizmete aşinaydı; merhum Topbaş döneminde, neredeyse her hafta bir açılış, her ay büyük bir tesisin emrine sunulmasına alışıktı. Merkezi idareyle el ele vererek; dünyada aynı anda en çok metro hattı yapılan bir şehirdi.
İmamoğlu ise, aynı reklamı ziyadesiyle İstanbul’un dört bir yanına yazdırdı lakin değil yeni metro hattı yapmak, Topbaş’ın başlattığı hatların bile girişlerini molozlarla kapattı.
Ama kendisinden önce yapımı tamamlanan Kurbağalıdere Islah çalışmasını kendi yapmış gibi sahiplendi ve sürekli reklamını yapmaktan geri durmadı.
İmamoğlu gelinceye kadar saat gibi çalışan ve İstanbulluyu taşıyan İETT, ihmal edildi ve gerekli yenilenmeler yapılmadığı için; artık İstanbullular, her gün İETT otobüslerini iterek yürütmeye çalışıyor!
İmamoğlu’nun Büyükelçi destekli kibrinin büyüklüğüne bakın ki; merkezi hükümetin aldığı bir karar için (Belli makamların Büyükelçilerle yapacağı görüşmelerin Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü kanalı ile yapılması), ‘Bu hamlelerin, sadece merkezi idarenin toplum nezdindeki çürümüşlüğünü göstermek dışında anlamı yoktur’ diyerek ufunetini kustu.
Böylesine sorumsuz ve felaketle boğuşan halkını umursamaz bir insan, bir de cumhurbaşkanlığı adaylığına soyunuyor iyi mi?
Gel de, ayyaş Bekri Mustafa’nın Sultanahmet Camisi’ne imamlığını hatırlama!
Bırakın Türkiye’yi, acaba İstanbul’u ve hatta önce başkanı olduğu Beylikdüzü’nü bir daha rüyasında olsun görebilir mi?
Paylaş