Paylaş
Eskiden de salgın hastalıklar ve çeşitli doğal afetler oluyordu ama bu denli sık ve tesirli olmuyordu.
O vakitler dünyanın nüfusu daha azdı, ulaşım da şimdiki gibi süratli değildi.
Globalleşme ile birlikte, toplumsal felaketler de yerel olmaktan çıktı, bölgesel ve hatta küresel oldu.
İşte Çin’de bir koronavirüs çıktı, tüm dünyayı tehdit ediyor. Hemen herkes endişeli ve korkulu bir bekleyiş içinde.
Konu yalnızca sağlık yönüyle sınırlı değil. Ekonomik, sosyal ve hatta kamu güvenliği olarak, tüm toplumları ilgilendiriyor. Zira mantar gibi her gün yeni bir ülkeye sıçrıyor ve sıçradığı yerlerdeki tahribatı her geçen gün artıyor.
Dünyanın ikinci büyük ekonomik gücü olan Çin, bu yüzden durma noktasına geldi, ekonominin can damarı, görkemli merkezler, hayalet şehir haline geldi.
Çin’in dünyanın çeşitli ülkelerindeki dev ekonomik yatırımları da derinden etkilendi. Örneğin Endonezya, Çin’de başlayan koronavirüs salgınının nikele dayalı 11 milyar dolarlık altyapı yatırımlarının sekteye uğradığını açıkladı. Bu yatırımlar arasında Çin’in kuşak ve yol projesi kapsamındaki Cakarta-Bandung hızlı tren raylı sistemi de bulunuyor.
Komşularımızdan İran ve Irak’ta da bu virüs görüldü, İran’da ölümcül vakalar birbirini izliyor. Tehdit altındaki ülkeler -buna Türkiye de dahildir- şimdiki çareyi sınırlarını kapatmakta buluyor.
Ülkemize yurtdışından gelen bir kişide bu virüs görüldü ve karantina altına alındı.
Türkiye, virüsün Çin’de görülmesiyle birlikte işi ciddiye aldı, bugün ülkemiz, virüsün kasıp kavurduğu bir İtalya değilse, bunu, başta Sağlık Bakanımıza ve duyarlı yöneticilere borçluyuz.
Geçen asrın başlarında (1918) İspanyol gribinden 50 milyona yakın insan öldü. İnsanlık ibret ve önlem almak yerine, enerjisini silah endüstrisini geliştirip üretmekte ve bunları kullanıp birbirini boğazlamakta harcadı.
Bu yüzden sadece 1. Dünya Savaşı’nda 50 milyon, 2. Dünya Savaşı’nda da 65 milyon insan öldü.
Atom bombasını yapıp kitlesel ölümleri gerçekleştiren insanoğlu, aynı şekilde kitlesel ölümlere neden olan bir virüsün hakkından gelemiyor.
Daha da vahimi, insanlık, tüm bu denli aymazlığını görüp biz nerede hata yaptık ve yapıyoruz demiyor, diyemiyor.
Eskiden psikolojik savaşlarda medya (radyo, televizyon, gazeteler) kullanılırdı. Günümüzün en etkili psikolojik silah aracı ise internettir (sosyal medya).
Gayya çukurunu andıran sosyal medya, art niyetliler için biçilmiş kaftan hüviyetindedir. Sosyal medyadaki sorumsuz yazılar yüzünden oluşturulan korku ve panik, koronavirüsten daha yıkıcı olmaktadır.
Geniş halk kitlelerini derinden etkileyen yıkıcı, bu denli yayınların bir an önce önlenmesi elzemdir.
Koronavirüsün, İran ve Irak’tan sonra komşuları olan Suriye’ye de bulaşıp yaygınlaşması an meselesidir ve bu durum tek kelimeyle faciadır. Böyle bir durumda kitlesel ölümler kaçınılmaz olur.
Ayrıca böylesine tesirli bir silahı, terör devletleri kullanabileceği gibi terör örgütleri de pekâlâ kullanabilir.
Tek çare insanlığın kendine dönmesi, el ele verip aşıyı bir an önce bulmasıdır.
Zira geç kalınan yarınlarda pişmanlık fayda vermeyecektir.
Paylaş