Asıl sorumlu kim? -1-

Kimi aklıevveller, genç Türkiye’nin tarihini iki kısımda değerlendiriyorlar.

Haberin Devamı

Birinci kısım, 1923-1950 arasındaki 27 yıllık tek parti iktidarı (CHP) dönemi. Bu döneme kimse toz kondurmuyor ya da konduramıyor.

Halbuki ne olduysa bu birinci dönemde oldu; öyle ki bugün milletçe nelere kavuşmuşsak bu birinci dönemdeki değişim ve dönüşümler sayesindedir. Aynı şekilde bugün milletçe neleri kaybetmişsek yine bu birinci dönemdeki değişim ve dönüşümler yüzündendir.

Bütün bunlar destanlık çapta ayrı yazı konular olup bahsi diğerdir.

İkinci dönem ise 1950-2024 arası olan süreçtir. Bu ikinci dönemde de şeklen demokrasi ile birlikte hep merkez sağdaki partiler (DP, AP, ANAP, AK PARTİ) tek başlarına iktidar oldular. Bu arada kurulan koalisyon hükümetlerini saymıyoruz, zira onların bir kıymeti harbiyeleri yoktur.

Burada asıl üzerinde durulması gereken iktidarlar ise darbe yönetimlerinin kan tazeleme şeklinde oluşturdukları sözde partiler üstü darbe iktidarlarıdır.

Haberin Devamı

Evet, kimileri son 74 yıllık şeklen demokrasi dönemini değerlendirip aynen şöyle diyorlar: ‘Ufak kesintiler hariç, son 74 yılda ülkeyi hep sağ iktidarlar yönetti. Ellerinden tutan mı vardı? Neden Türkiye’yi gerçek demokrasiye ve gerçek hukuk devletine kavuşturmadılar? Bu dönem esnasında Türkiye kısmen özgür ülkeler arasından çıkıp özgür olmayan ülkeler arasına girdi?

Bunu CHP’mi yaptı?’

Düz mantıkla bakılınca ne kadar haklı sorular gibi gözüküyor değil mi?

Ama kazın ayağı öyle değil işte!

Bahse konu gelip geçen tüm sağ iktidarlar elbette ak sütten çıkmış ak kaşık değiller. Ama asıl suçlu bunlar değildir, zira bunlar hiçbir zaman gerçek manada iktidar olmuş değillerdir.

1950’den sonrasını değerlendirebilmek için 1950’den öncesine bakmak lazım. Özellikle de 1945-1950 arasına çok dikkat etmek gerekiyor. Çünkü bu dönem 2. Büyük Savaş sonrasıdır. Yani yeni galiplerin (ABD, İngiltere, SSCB) dünyayı parselledikleri ve bu cümleden olarak da Türkiye’nin ABD vesayetine girdiği netameli bir süreçtir.

Bu dönemde Türkiye’nin (İ. İnönü) ABD ile yaptığı anlaşmalara bakın, 1950’den itibaren iktidara gelen partilerin nasıl bir Türkiye devraldıklarını ve hatta ne yapıp yapamayacaklarını görürsünüz.

Haberin Devamı

Bunun hemen ardından NATO’ya girişimiz ve ilk demokrasi denemesiyle gelen DP iktidarına tahammülsüzlük neticesinde yapılan darbe ve onun ürünü olan 61 vesayet anayasası ile gelecek tüm iktidarların elleri ve kolları bağlanmıştır.

Artık bundan böyle darbe yönetimlerinin dışında hiçbir iktidar gerçek manada muktedir olmamıştır. Yalnızca bayındırlık ve belediye hizmetlerini görüp hükümetçilik oynamışlardır.

S. Demirel sözde tek başına iktidardı, lakin bir genel müdür bile tayin edemiyordu. Bu Demirel mi ve benzer başbakanlar mı demokratik anayasa yapacak ve Türkiye’yi gerçek hukuk devletine kavuşturacaklardı?

Başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere tüm vesayet odakları ‘istemezük!’ deyip yeri göğü inlettiler. Demokratikleşmenin önünde en büyük engel oldular. Ne anayasanın kılına dokundurttular ve hatta ne de müfredatta en ufak bir değişikliğe müsaade ettiler.

Haberin Devamı

Gözünü karartıp bir şeyler yapmaya yeltenen iktidarları ise ya dar ağaçlarında sallandırdılar ya da silah zoruyla iktidardan uzaklaştırdılar.
Zira egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil, millete rağmen vesayet odaklarınındı.

Nokta.

Yazarın Tüm Yazıları