Paylaş
Ve tabir uygunsa, şapkadan tavşanı çıkarıyor: ‘Ben başbakan olacağım!’
Başbakanlık nerede? Suya düştü. Su nerede? İnek içti. İnek nerede? Dağa kaçtı. Dağ nerede? Yandı, bitti, kül oldu.
Mahut hatun kişi, bu söyleminin ‘Ben padişah olacağım’ demekle aynı absürt düzlemde olduğunu bilmiyor mu? Bilmemesi mümkün değil, o halde neden olmayacak duaya “Âmin” diyor?
Belli ki, kendisini veto edenlerin ‘meşruiyetine’ halel getirmek istemiyor.
Ayol! Ülkede başbakanlık mı kaldı?
Her zaman söylüyoruz lakin kimseye anlatamıyoruz. Bu millet, demokratik olgunluk bakımından, sözde siyasi parti liderlerinden fersah fersah ileridedir.
Malum, cumhurbaşkanlığı seçimi bu ülkede her zaman problemli olmuştur. Bunun da sebebi, (millet tarafından seçilmiş de olsa) birilerinin o makama layık görülmemesidir.
Daha açık ifadesiyle, bu işin temelinde millete, milletin seçtiklerine güvenmemek yatmaktadır. Nitekim daha 60’lı yıllarda anayasa çalışmalarında, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi dillendirilmiş ve CHP zihniyetinin ağababaları: ‘Öyle şey olur mu? Ya halk, Said Nursi gibi birini seçerse!’ diyerek hop oturup hop kalkmışlardı.
Sonuçta, yaptıkları Anayasa’yla cumhurbaşkanlığı makamına, yalnızca eski ve yeni genel kurmay başkanlarını layık görmüşlerdi!
Köprülerin altından çok sular aktı, üst üste yapılan darbe Anayasaları ile millete karşı kurulan şeytani tuzaklardan cumhurbaşkanlığı seçimini, merhum Turgut Özal, şeytanın bacağını kırarak aştı ve o makama seçildi.
Sayın Erdoğan ile Sayın Bahçeli ise demokrasi adına şeytanın belini kırarak cumhurbaşkanını halka seçtirdiler.
Halk, bu kazanımından vaz geçer mi sanıyorsunuz? Halkın seçtiği cumhurbaşkanı en az yüzde 50’nin üzerinde bir oyla seçilmiş olacak. Arkasında bu denli güçlü bir halk desteği olan cumhurbaşkanını yetkisiz kılmak mümkün müdür?
Çok yerinde bir kararla ‘Başkanlık sistemi’ne geçtik ve böylece siyasi istikrarı sağlamış olduk.
İstikrar yerine kaos isteyen birileri, eski ucube sisteme özlem duyabilir, kimsenin hayal gücü kısıtlanamaz. Lakin bu durumun pratikte hiçbir değeri ve geçerliliği yoktur.
İşte bir kısım parti liderlerimiz, kendilerine gönül veren milyonlarca taraftarlarını bu denli boş hayallerle oyalamakta ve akılları sıra siyaset yaptıklarını sanmaktalar.
Ne alaka diyeceksiniz ama aklıma gelmişken şu fıkrayı yazmadan edemeyeceğim. Adamın biri kendisini tavuk sanıyormuş ve köpek gördüğünde sırra kadem basıp kaçıyormuş. Uzun tedavilerden sonra, ‘Ben tavuk değilim, insanım’ beni bırakın gideyim demiş.
Doktoru: ‘Peki bırakın gitsin!’ demiş. Arkasından da asistanlarına takip ettirmiş. Bu kişi, yolda yürürken gördüğü köpekten yine kaçmaya başlamış. Yakalayıp doktorun huzuruna getirmişler.
Doktor tekrar yatışını yapmış ve tedavisi için gerekenleri söylemiş. Adam: ‘Doktor Bey anlamıyor musunuz, ben tavuk olmadığımı biliyorum. Tedavi oldum iyileştim ben, bırakın evime gideyim’ demiş.
Doktor: ‘Olur mu öyle şey? Bak, daha gördüğün ilk köpekten kaçmaya başladın’ deyince adam: ‘Ben bunu biliyorum ama köpek biliyor mu? Asıl köpeğin tedaviye ihtiyacı var!’ der.
Paylaş