Ata sporumuz Bocce

ATA sporu deyince aklınıza hemen güreş ve okçuluk geliyorsa yanılıyorsunuz. Geçtiğimiz aylarda yaşanan ilginç bir tesadüf sonucu, bizim ata sporlarımız arasında, adını bile pek duymadığımız, ama bize hiç de yabancı olmayan Bocce’nin de olduğu anlaşıldı.

Bocce aslında bizim bildiğimiz misket, bilye oyunundan pek de farklı değil. Sadece misketler biraz büyümüş, güçlenmiş. Eskisi gibi camdan değil metalden yapılır olmuşlar. Bu spor başta İtalya ve Fransa olmak üzere, birçok Avrupa ülkesinde bir hayli ilgi görüyor. Sadece Fransa’da lisanslı 600 bin oyuncu var. Ülkemizde de 1991 yılından beri Bocce oynanıyor. Kısa sürede de oldukça yaygınlaştı. Ve geçtiğimiz günlerde de Dünya Bocce Sporları Konfederasyonu Başkanı İtalyan Lagier Bruno, bizim Bocce, Bowling ve Dart Federasyonu’nun davetlisi olarak Ankara’ya geldi. Gelmesiyle de Bocce’nin ata sporumuz olduğu gerçeği ortaya çıktı.

TANRIÇANIN ELİNDE

Bruno, Ankara’daki temaslarının ardından şehrimizin tarihi ve turistik yerlerini gezdi. İlk durağı da Anadolu Medeniyetleri Müzesi oldu. Müzedeki, beş bin yıllık bir tanrıça heykelini görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Tanrıçanın elinde bir Bocce topu vardı. Yani binlerce yıl önce bu topraklarda bocce oynanıyordu. Bu sporun tarihiyle ilgili bilinen bütün gerçekler bir anda değişmişti. Hemen heykelin fotoğrafı çekildi. Konfederasyonun resmi internet sitesi dahil, oyunun tarihiyle ilgili bütün metinler yeniden yazıldı. Bocce, Anadolu topraklarından çıkma bir spordu. Yani bizim ata sporlarımız arasındaydı. Bu gerçek, Bruno kadar bizim Federasyon Başkanı Ahmet Recep Tekcan ve bu spora gönül verenleri de çok şaşırttı. Ata sporumuz olduğu yeni anlaşılan Bocce, gün geçtikçe daha çok ilgi görmeye başlıyor. En büyük avantajı, herhangi bir saha bulma derdinin olmaması. İstediğiniz bir toprak parçasında oynayabiliyorsunuz. Üstelik temiz havada ve doğayla baş başa. Yani, vaktinin büyük bölümünü kahvehanelerde veya bilgisayar başında, asosyal bir şekilde oyun oynayarak geçirenler için çok güzel bir alternatif. Yaş sınırlaması da yok.

Sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış bu topraklarda, gün yüzüne çıkmayı bekleyen daha nice gerçekler saklı acaba.

Köftecide yaşanan gereksiz panik

ERKAN Mumcu ve Mehmet Ağar’ın geçtiğimiz yıl yaptıkları merkez sağı birleştirme girişimi, seçimler öncesinde büyük bir fiyaskoyla sonuçlanmıştı. ANAP ve DP’nin iki lideri, yaşanan fiyasko sonucu birbirlerini ağır ithamlarla suçlamışlardı. Zaten seçimlerin ardından her ikisi de siyaset sahnesinden neredeyse silinme noktasına geldiler.

Bu iki lider siyasette anlaşamadılar ama anlaştıkları bir nokta var; o da damak zevkleri. İkisi de zaman zaman, Balgat’taki, eski futbol teknik direktörlerinden Tınaz Tırpan’ın sahibi olduğu İnegöl köftecisine gidiyorlar. Geçtiğimiz günlerde her ikisi de aynı anda soluğu bu köftecide alınca büyük bir panik yaşanmış. Mekanın işletmecileri, bir süre önce birbirleriyle hayli sert üslupla tartışan Mumcu ve Ağar’ın yan yana gelmemesi için büyük çaba sarf etmiş. Her ikisini de birbirlerini göremeyecekleri şekilde, salonun ayrı köşelerine oturtmuşlar.

Bence panik yapmalarına hiç gerek yoktu. Siz bakmayın politikacıların birbirlerine öyle atıp tutmalarına. Siyasetçiler birbirlerinin arkalarından çok konuşurlar, söylemedikleri şey kalmaz. Zannedersiniz ki yan yana gelseler birbirlerini bir kaşık suda boğarlar. Ama durum hiç öyle olmaz. Dün dündür bugün bugündür. Söylenen her şey unutulur, can ciğer kuzu sarma olunur. Ağar ve Mumcu’nun da birbirlerini gördüklerinde farklı bir tutum takınacaklarını hiç sanmam.

Ya bir yıl sonra

İÇİŞLERİ Bakanlığı, spor kulüplerinin sosyal amaçlı tesisleriyle lokallerinde alkollü içki kullanmayı yasaklayan bir yönetmelik değişikliği yapmıştı. İşletmelere, Mart ayı sonuna kadar süre tanınmış ve bu sürenin sonunda içki yasağının başlayacağı duyurulmuştu. Gerekçe de, sporun ve alkolün yan yana olamayacağı idi.

Spordan sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamayla Mart ayı sonunda başlayacak yasağı bir yıl uzattıklarını açıkladı. Kulüp lokallerine bir yıllık bir geçiş süreci tanınacakmış. Yani alkol satmaları yasaklanıyor ve bir yıl içinde kendilerini buna hazırlamaları isteniyor. Tüm Türkiye’de olduğu gibi, Ankara’da da çok sayıda mekan bu yasaktan etkilenecek. Ankara sosyal hayatının köklü mekanları bu yasakla bir bir ortadan kalkacak. Yasağın bugün veya bir yıl sonra başlaması arasında çok fazla bir fark yok. Sonuçta dayatılmaya çalışılan düşünce yapısı belli.
Yazarın Tüm Yazıları