Paylaş
Deniz Kuvvetleri Komutanı hariç diğer komutanlar en yakınlarındaki silah arkadaşları tarafından derdest edildiler. 15 Temmuz gecesi yaşanan kanlı darbe girişimi, FETÖ’nün TSK içinde ne kadar etkin hale geldiğini gösterdi.
15 Temmuz gecesinin bütün Türkiye, TSK için ağır bir travma yarattığı kuşkusuz. Komuta heyeti için bunun daha da ağır olduğu bir gerçek.
Bu olay karşısında Genelkurmay Başkanı da dahil komutanların istifaya hazır olduklarını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ilettikleri ve takdire bıraktıkları biliniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “Dere geçilirken at değiştirilmez” diyerek, komuta heyetinin görevine devam etmesinden yana tercih kullandı.
Komuta heyeti bu karardan sonra bir yandan TSK’nın asli görevini eksiksiz yerine getirmesi için çalışırken bir yandan da TSK içinde kendini gizlemeyi başarmış diğer FETÖ mensuplarını saptamaya çalışıyor. Saptananların TSK ile ilişkisi kesiliyor ve suç isnadı olanlar yargıya gönderiliyor.
Ortaya çıkan bilgiler her üç kuvvette de hâlâ küçümsenmeyecek sayıda FETÖ’cü subay ve astsubay olduğunu gösteriyor. Bunların saptanıp TSK dışına çıkarılması Türkiye’nin ve TSK’nın geleceği için hayati önem taşıyor.
KUMPASIN AMACI
15 Temmuz kanlı darbe girişimi Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davaların kumpas olduğunu daha net biçimde ortaya çıkardı.
Anlaşıldı ki, bu kumpas FETÖ’cü subayların önünü açmak için kurulmuş.
Nitekim davalar nedeniyle emekliye ayrılan veya ilişiği kesilen general ve amirallerin yerine general ve amiral olması beklenen albaylar, FETÖ mensupları terfi ettiler ve göreve geldiler. 15 Temmuz kanlı darbe girişimine karışan veya ilişki içinde oldukları anlaşılan general ve amiral sayısının yüksekliği bunu gösteriyor.
KUMPASI BOŞA ÇIKARMAK
Kanlı darbe girişiminin boşa çıkarılması elbette çok önemliydi.
Ancak bu ‘kumpasın’ tümüyle boşa çıkarıldığı anlamına gelmiyor.
Eğer TSK’da kamuoyuna yansıdığı gibi hâlâ çok sayıda FETÖ’cü subay ve astsubay varsa, onların da saptanması gerekiyor.
Bu bağlamda mevcut komuta kademesine iki önemli sorumluluk düşüyor.
Birincisi, her komutanın kendi kuvvetinde bugüne kadar gizlenmeyi başarmış FETO’cü subay ve astsubayların kimler olduğunu belirlemek ve hukuk çerçevesinde TSK ile ilişiğini kesmek ve yine hukukun öngörmesi halinde yargıya sevk etmek. Ki komutanların bu konuya önemli bir mesai harcamakta olduklarını biliyoruz.
Komuta heyetine düşen ikinci sorumluluk ise kumpas mağduru olarak TSK ile emeklilik ve başka gerekçeyle ilişiği kesilenlerin yeniden TSK’ya dönmelerini sağlamaktır.Bu yönde de bazı düzenlemeler yapıldı. Özellikle Hava Kuvvetleri’nin pilot ihtiyacını karşılamak üzere harekete geçildi.
Ancak bu da yeterli değil.Şu biliniyor ki, bu kumpas davaları nedeniyle emekliye ayrılan general ve amiraller daha üst görevler üstlenecek, komutanlık yolları açık askerlerdi. Albayların çoğu da parlak sicile sahip general ve amiral adaylarıydı. Bu kadro kumpas davalarıyla tasfiye edilerek TSK’da bir kademe ortadan kaldırılmış ve FETÖ mensuplarına yol açılmış oldu. Bu durum halen daha düşük rütbede saklanan FETÖ mensupları için terfi ve komutanlık açısından hâlâ yükselme ihtimalini de barındırıyor.
Bu ihtimali ortadan kaldırmanın garantili yollarından biri Fetullahçı olmadığı kesin olan bu kademeyi yeniden TSK’ya kazandırmaktır. TSK dışına çıkarılmış olan bu kademeden yaş ve rütbe açısından uygun olanlar arasında istekli olanlar varsa, kendi devrelerinin ulaştığı rütbelerden geri alınmaları uygun bir çözüm olur.
Bu daha küçük rütbelerdeyken veya Harp Okulu öğrencisiyken yine FETÖ kumpasıyla TSK’dan atılanlar için de geçerlidir.
Böyle bir uygulama hem TSK’yı güçlendirecek hem kendini gizlemeyi başarmış daha küçük rütbelerdeki FETÖ mensuplarının yükselmesini önleyecek hem de TSK’ya zaman kazandırarak daha titiz bir araştırma-inceleme yapılmasına olanak sağlayacaktır.
Paylaş