ENTERESAN bir Dünya Kupası... Favoriler birer birer veda ediyor. Fransa ve İtalya’dan sonra, Brezilya da kupa dışında.
Futbol büyük bir değişim içerisinde. Çabuk düşünüp, oynayamayan kazanamıyor. Topla çok değil, az oynayan hedefe gidiyor. Bugünkü futbol eskisinden çok daha güzel ve süratli. Mazisiyle övünenler bu skorlarla dövünüyorlar. Brezilya orta sahasında Ramirez ve Elano’nun yokluğunda, Alves ve Melo, Gilberto Silva’ya eşlik etti. Ancak Melo, değil samba yapmak, yolda yürümeyi bile bilmiyor. İtalya’da “yılın altın bidonu” seçilen Melo’nun bu unvanı niye hak ettiğini bütün dünya gördü. Bir adam bir takıma bu kadar mı yakışmaz! Robinho, Brezilya’nın en iyisi, attığı golün dışında da birçok atağın hazırlayacısı oldu. Kaka kıpırdandı ama geç kaldı. Maicon’un enerjisine ne demeli? Sağ bek mi, oynuyor sağ açık mı anlamadık. İsteyen kazandı Hollanda büyük bir başarıya imza attı. Oyunun başında Brezilya’nın akıcı futbolu karşısında çaresiz kalmalarına rağmen yılmadılar, mücadeleye devam ettiler. Brezilya’yı yenmek için teknik-taktik becerinin yanı sıra büyük bir hırs ve kararlığa ihtiyaç var. O da Portakallar’da mevcut. Van Bommel, Sneijder ve Kuyt 90 dakika oyundan düşmediler. Bunun yanına Robben’in yeteneği ve futbol zekası eklenince sürpriz kaçınılmaz oldu. Ama bu defans Hollanda’nın başına iş açabilir. Bir sonraki maçta oynayamayacak olan De Jong’un defansif katkısından eksik kalacak olan Hollanda kolay gol yiyebilir. Biri dünya şampiyonluğunu 5 defa kazanmış, diğerinin siftahı yok. Biri yıldızlar topluluğu, diğeri oynamak için Robben’i bekliyor. Ama futbol işte, çok isteyen kazandı.