KA.DER’in kadın cinayet-lerine karşı hazırladığı “Hepiniz Suçlusunuz” başlıklı basın açıklamasını okuduğumda, yanlış giden her şeyde, suçunu kabul etmeye hazır ve çok alıngan biri olarak hemen içinde benim de adımın geçtiğine inandığım suçlamaları okumaya başladım.
KA.DER, metinde sırayla; “Kadına yönelik şiddete dur demeyen Başbakan, kadınların öldürülmesine ses çıkarmayan Kadın ve Aileden Sorum(suz) Bakan, Kadınların yaşama hakkını koruyamayan Adalet(sizlik) Bakanı, siyasetçiler, hakimler, emniyet(siz) görevliler”i diye başlamış ve deyim yerindeyse ‘hepsini ve herkesi masaya yatırıp’ doğramış “hepiniz suçlusunuz” diyerek. Neyse ki “Hepiniz” kelimesinin içinde benim adım geçmiyordu, derin bir nefes aldım. Yine de okurken “vay canına” dedim “ Grçekten taammüden, planlı bir kadın kırımı var mı acaba?” İyi ama herkes nasıl suçlu olabilir ki? Ya da herkes elbirliği etmişcesine aynı suça ortak olabilir mi? Olasıdır ama düşük ihtimaldir. Herkesin suçlu göründüğü bir olayda asıl büyük suçlu, belki de adı şüpheliler sınıfında bile olmayan hatta mağdur görünen bile olabilir. Nasıl mı? Size basit gelebilir ya da komik. Ama gerçektir bu. Her çocuğu bir kadın büyütür. Beğenin ya da beğenmeyin elindeki hamura istediği şekli verir. Aynı çocuğu verdiği eğitimle bir katil ya da yüreği iyilik ve sevgi dolu bir insana dönüştürebilir kadın. Bir olayın faili yaptığı şeyin suç olduğu ya da ne kadar can acıtıcı olduğunu bilmiyor ve bunu önemsemiyorsa geçmişe dönüp aldığı eğitim, onu besleyen kültür ve en önemlisi anneye bakınız. Nasıl bir anne yetiştirdi? Cinsiyet ayrımına haklı olarak tepkiyle yaklaşan, bu anlamda ciddi mücadeleler veren pek çok kadının, erkek çocuğu varsa ya da erkek çocuk sahibi olunca kendi oğlunu kız çocukları karşısında nasıl bir üst mertebeye yerleştirdiğinizi görseniz inanamazsınız.
Bütün kız çocukları ilerde oğlunun çapkınlık hanesine küçük çentikler olarak geçmeye adaydır mesela. Oğlunu ya da kızını şiddetle besleyen bir anne ilerde şiddeti doğal karşılayan ve bunu çekinmeden hatta öfkeyle başka kadınlara uygulayabilen bir evlat yetiştirir ya da. Birey gibi davranmayan, ailede ikinci sınıf varlık muamelesi gören bir anne ya da kadın gelecekte bunu doğal karşılayan hatta olması gerekenin bu olduğunu sanan erkekler yaratır.
Taze bir filizken o küçücük beyne yerleştirir anneler bunu. Bütün kadınların ikinci sınıf olduğu, obje,meta, et parçası olduğu sembolize edilir beyinde. Ve malzeme hazırdır geleceğe. Marangoz İsmail’i de bir kadın yetiştirip büyütmüştür, ülkeyi yöneten Başbakanı da... Çevreci bir aktivist de bir kadının ürünüdür. Kameraya sırıtarak Taksim’in ortasında kadınlara tacizde bulunan da... Kadını bıçaklayıp öldüren adamı, annesinin nasıl yetiştirdiğini inanın bilmek istemezsiniz. Kız çocukları okula gitsin diye çaba harcayan köy öğretmenini sevgisiz bir annenin yetiştirmiş olma ihtimali var mı sizce? Yanıtı ben vereyim. Hayır. Çocuk küçükken ne alırsa büyüdüğünde tüm gezegene bunları dağıtır. Bu yüzden bir kadının aklı çok önemli ve değerlidir. Çünkü bir kadın bir ülkeyi değil dünyayı bile değiştirebilir.