Paylaş
Yiyecek alışverişi söz konusu olduğunda yenilmez bir şöhreti var Kurtuluş’un. 4 yılı aşkındır bu semtin sakini olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir gün buradan taşınsam bile (Moda’ya belki?) yeme-içme alışverişi için Kurtuluş’a gelmeye devam edeceğim. Noel, Paskalya zamanı artık İstanbul’un hiçbir yerinde izi kalmamış bir sosyalleşme, hareket -hatta bir adım daha öteye gideyim, yaşama sevinci- en yoğun haliyle Kurtuluş’un iki büyük caddesinde yaşanıyor. Merkezi konumu ve komşusu Nişantaşı’na göre hala makul olan kira bedelleriyle gençlerin semti keşfi, dükkan sakinleriyle ilgili bir değişimi de beraberinde getirdi. Alın size, İstanbul’un pek çok üçüncü dalga kahvesinden daha enteresan lezzetler sunan Danimarka kahvecisi Oplevelse…
Kafenin sahibi olan çiftten Semra Mutlu, Nişantaşı’nda her önünden geçişimde hayallendiğim George Smith mobilya ve dekorasyon mağazasının da sahibi. İngiltere’nin en beğenilen, popüler mobilya mağazalarından birinin yıllardır Türkiye’de temsilciliğini yapan Mutlu’yu Oplevelse’de tezgah başında görünce ilk başta bağlantıyı kuramadığımı itiraf edeyim. Beni hemen eşi Mahir Mutlu ile tanıştırıyor. Oplevelse esasen Mahir beyin projesi. Danimarka’da yıllardır öğretim görevlisi olarak çalışan Mahir Mutlu, nihayet hayalini Kurtuluş’ta hayata geçirmiş. “Oplevelse, Mahir’in hep yapmak istediği fakat kitaplardan ve yazmaktan vakit bulamadığı için ertelediği bir projeydi. Bunaldığı bir anda zamanı geldi deyip kiralık bir yer buldu ve bir ay gibi bir sürede içini tasarlayıp açtık” diye anlatıyor Semra Mutlu.
Bu arada Oplevelse adını öğrenmekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. Adını her anma çabamda kardeşime ya da kocama sorduğum bu bana yabancı ama kulağa hoş gelen kelime, Danimarka dilinde ‘deneyim’ demekmiş.
Sahiden buranın bir diğer hoş, nezih mekanda yeni öğrendiğimiz muhtelif kahve seçenekleri bulmanın ötesinde özel bir kurgusu var. Mekanın dekorasyonu bana bayıldığım İskandinav polisiye dizilerindeki ortamları andırıyor. Bilumum ‘long black, cortado, flat white, piccolo’ gibi bir süre öncesine dek haberdar olmadığımız kahve çeşidi burada da ikram ediliyor. (Bu arada kahve düşkünlerinin İskandinav kahvelerini lezzet sıralamasında çok üst sıralara koyduğunu da söyleyelim.) Benim ekstradan hoşuma giden; pek leziz, Danimarka usulü kahve yanı lezzetleri. Odense’den gelen badem ezmeleriyle (marzipan) yaptıkları fırın mamullerini müşteriler çok seviyormuş, mesela. Kahveleri de en iyi kavuruculardan kabul edilen meşhur Danimarkalı Coffee Collective’denmiş.
Mutlu çifti evlerini de Kurtuluş’a taşımış ama Nişantaşı’ndaki esnaflıkları devam ediyor. Birbirine yakın ama iki ayrı yaşam tarzına sahip semt arasında gidip gelmekten memnunlar; ‘tek tip insan görmekten kurtulduk’ diyorlar.
Konu bu noktaya geldiğinde ben de hemen aklımı kurcalayan soruyu soruyorum: ‘Kurtuluş'ta Nişantaşı kafesi görünümlü bir yer açmak riskli değil miydi?’ Semra Mutlu, “Amaç Danish (Danimarkalı) bir yer açmaktı. Fırın ürünleri ve kahveleriyle… Buradaki komşularımız bize ‘Nişantaşı’nı buraya getirdiniz’ diyor. Herhalde iyi bir şey, bu. Sadece ticari kaygılarla hareket etmediğimiz için de risk aldığımız düşünmedik doğrusu” diyor.
Kurtuluş kişilik sahibi lakin çoğunluğu orta halli mekanların bulunduğu bir semt. Oplevelse, kuşkusuz komşusu bir-iki mekanla birlikte buranın yeme-içme kültürüne bir ‘güncelleme’yi de beraberinde getirdi. Kurtuluş sakinlerinin burayı hediye gibi algıladığından bahsediyor Semra Mutlu. Semtin yıldızının yükselişine bakılırsa semtte bu tip hediye mekanların sayısının artacağı, ihtimal dahilinde…
Paylaş