Paylaş
Ne beklediğini biliyorum. Gökçeada’yı yazmamı istiyor.
Dönüşte peşime mi takıldın yeşil gül böceği?
Çeşitli nedenlerle son günlerde Ege kıyılarından Bodrum’a kadar indim.
O güzelim Ege kıyılarında her yerleşim yerine girerken insanın burnuna çarpan “Burada alt yapı yoktur” kokusu bir yana, inşaatçılığın askerlikten sonra her Türk vatandaşının görevi haline geldiğini kanıtlayan bir yapılaşma, betonlaşma, kültürsüz yerleşim yerleri, görgüsüz sahil evleri, gözleme, kebap üstü gürültülü müzik karabasan gibi basmıştı üstüme.
Son durakta nefes aldım ancak.
Uluslararası 46’ıncı Troia Festivali’nin ören yerindeki açılışı, bin pınarlı İda’dan gelen bir temiz bardak su gibi yıkadı içimi. Binlerce yıllık Troia kalıntıları arasında güneşi batarken gördüm.
Prof. Erdinç Bakla’nın dört yıllık emeğin ürünü olan Troia Rüzgârı konulu sergisini ören yerinin derinliği içinde izlemek, Troia’nın eski sahiplerini ve denizin karşı tarafından gelip Troialıların başına felaketler açan güzel Helen’i o sihirli ortamda seyretmek insana onlar mı bizim aramızda dolaşıyor, biz mi onların duygusunu yaşatıyordu.
Çanakkale’nin değerlerini Türkiye ve dünyaya tanıtmak için çalışan Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın konuşmasından sonra Troia kazı başkanı Ernst Pernicka, Troia müzesinin kurulması için çalışmaların başladığını haber verdi. Müze için uluslararası mimarlık yarışması açıldığını söyledi. “Dünya mirasına laik bir müze açıldığında buradan dünyanın birçok yerine götürülen eserlerin dönüşü için fırsat doğacak” dedi.
* * *
TROİA kazılarının unutulmaz ismi, bölge halkının Osman Bey adını taktığı Alman arkeolog Korfmann’ın yardımcısıProf. Rüstem Arslan’a göre de Troia müzesi, dünyada 44 müzeye dağılan eserlerin ait oldukları coğrafyaya dönüşünü sağlayabilir. Bunun için siyasi çaba da şart tabii.
Prof. Aslan ile ,beş yıl önce hayatını kaybeden Prof. Korfmann’ın kitaplarını bağışladığı kütüphaneyi gezdik.Orada da Belgin Şahin’in etkileyici “Biz Troia’lı kadınlar” sergisi vardı. Eski tekel binası, Korfmann’ın yedi bin kitabıyla birlikte araştırmacılar için bir cennet haline dönüştürülmüş. Kitaplık, Troia ile ilgili yeni araştırmalarında bulunabildiği canlı bir merkez, Çanakkale’ye derinlik katan bir değer.
* * *
GÜL böceği, Gökçeada’ya da geliyorum. Onun heybetini, suskunluğunu bozmaya hazırlanışını da anlatacağım.
Kıbrıs sorunu patlak verdiğinde yani altmışlı yıllarda. Çoğunlukta olan Rumları Yunanistan’akaçmak zorunda bırakan ve birlikte gelen yanlış yerleşim politikaları nedeniyle hayatı sönen Gökçeada yeniden canlanıyor. Gökçeada Belediyesi, Avrupa Birliği destekli “Organik Yaşamı Ada’da öğrenelim” projesi başlatmış. İtalya’nın Sardunya Adası Mandas Belediyesi ile ortak tarım turizmi projesi yürütülüyor. Sardunya da, beton turizmine karşı kendisini agro turizm ile kurtaran bir Akdeniz Adası.
Tepelerde kurulu, görmüş geçirmiş etkileyici Rum köylerinde yaşam ağır aksak da olsa geri dönerken, Ada’ya sonradan yerleşenler, turizmden pay alabilmek için pansiyonlarını şirinleştirmeye çalışıyorlar. Biraz daha gayret ve yol gösterme ile başaracaklar.
Gül böceği, senin adanın rüzgârını, yüzlerce yıllık anıt zeytin ağaçlarını, özgür keçileri, kınalı kuzularını, gizli limanını, şelalelerini, ev şaraplarını, organik üzüm, zeytinyağı, sabun üretmek için öncülük eden çilekeşlerini ve on yıla varmaz herkesi şaşırtacak olan geleceğini de anlatmak lazım. Biliyorum. Ama kuşkun olmasın onlar o kadar çok anlatılacak ki.
Paylaş