DEMOKRASİ ve Medya konulu bir toplantı için Sofya’dayım. Güneydoğu Avrupa Medya Orgütü SEEMO’nun düzenlediği toplantıda Bulgaristan Başbakanı Sergei Stanişev’i dinledik. Bir saat ülkesindeki basın özgürlüğüyle ilgili sorguya çekildi desem yeridir. Demokrasi için basın özgürlüğüne inandığını söylüyor ve görevinin basın özgürlüğüne gölge düşmesini engellemek olduğunu düşünüyor.
Dünyanın ümit vaat eden 10 genç lideri listesinde 9’uncuymuş. Bölücülüğe kesin tavırlı. "Muhalefet ortalığı karıştırmak istiyor. Türkler çocuklarına Bulgar ismi versinler diyorlar. Amerika’da herkes Amerikan isimleri veriyormuş, cahiller. Bakın bugün Amerika Obama isimli birini başkan seçti" diyor.
Örnek bir.
Bulgaristan Başbakanı Stanişev’i izlerken keşke biz de eleştiriler karşısında böyle ölçülü, etnik kimliklere böyle saygılı, düşünce özgürlüğüne böyle arka çıkan bir başbakana sahip olsak diyorum.
* * *
SABAH erkenden Sofya’ya geldiğim için toplantı zamanına kadar odamda televizyonları izliyorum.
Obama’nın zaferi için Oprah, "Bu ülkede hiçbir zaman olmayan bir şey oldu, avaz avaz şarkı söylemek istiyorum" diyor, Colin Powell öyle heyecanlı ki, Martin Luther King Jr.’un gözlerinden yaşlar geldiğini hatırlatan sunucuya, "Herkes ağladı" derken sesi tirizleniyor, "Herkes ağladı, gördün mü başardık dedik."
Evet esaret tarihi, çatışmayla, kanla, kin ve intikamla değil müthiş ama gerçekten imrenilecek bir uzlaşmayla noktalanıyor.
Siyah oyların yüzde 95’ini alıyor ama beyazların oylarından yüzde 43’ü de Obama’ya gidiyor.
Bayram yapan sadece Kenya’daki köyü değil. Japonya’nın ücra köşesindeki balıkçı kasabası Obama’da da Amerikan seçim sonucu büyük coşkuyla kutlanıyor.
Londra’lı bir genç kız, "Çok mutluyum bu dünyada hep birlikte, barış içinde yaşayabileceğimiz duygusuna kapıldım" diyor.
Ortadoğu zaten Obama diyordu, Rus politbürosu hariç, Obama’nın zaferinden herkes kendine göre bir ümit payı çıkartıyor.
* * *
DÜNYAYI bu kadar sevindiren, Amerika’nın verdiği "değişim" mesajı. Ne değişecek o henüz belli değil ama savaşa karşı, müdahaleciliğe, tek taraflı dünya gücü pozlarına, kavga, tehdit üslubuna dünya kırmızı kart gösteriyor.
Obama, 30 yaş ve altı seçmenin yüzde altmışından oy alıyor. 50 yaş ve üstü ise McCain’i tercih etmiş çoğunlukla. Amerika’nın yeni başkanı genç Amerika’yı temsil ediyor.
Bu Amerika çok ilginç olacak. Ortak değerleri yeniden canlandırmak için geleneklere dönen ama özgür Amerika.
California, Florida ve Arizona’da eşcinsel evlilikleri yüzde ellilerin üzerinde oyla yeniden yasaklıyor Yeni Amerika.
Obama, kendi halkının değil, dünyanın da duymak istediği mesajı veriyor. Barış ve kardeşlik.
Onu dinlerken imreniyorum, "Düşsek de kalksak da bir ulus tek halkız. Önümüzde uzun bir yol, dik bir yokuş var. Birlikte aşacağız" diyor.
Örnek iki. Obama’ya imreniyorum. Söylediklerinden çok üslubuna bakıp "Keşke biz de de böyle bir yönetim üslubu olsa" diyorum.
* * *
MCCAIN’e oy verenler bile sonuçtan memnun görünüyorlar. Bir ruh dolaştı Amerika’nınüzerinde. Oy kullanırken öncelik yüzde 65 ile ekonomide. Terör gerilere yüzde 10’ların altına düşmüş. 11 Eylül sendromu belirlemiyor artık Amerika’yı. Demokratı kadar Cumhuriyetçisi de yeni başkandan Amerikan rüyasını yeniden yaratmasını istiyor.
McCain, "Beni destekleyen Amerikalılardan onu tebrik etmekle kalmamalarını istiyorum" diyor kendi seçmenini "iyi niyet" ve "dürüstlükle" yeni başkana yardımcı olmaya çağırıyor.
Onu da imrenerek dinliyorum.
Ülkenin geleceğine güveni tazeleyen böyle bir siyaset kültürünü ne kadar özlüyorum. Keşke, keşke, keşke bizde de böyle olsa.