Paylaş
Türkiye, Cumhuriyet tarihinde ikinci kez petrol oyunu ile karşı karşıya. Partnerlerine göre çok daha deneyimsiz ve dış etkilere açık biçimde ciddi bir pazarlık sürecinin en kritik dönemlerinden geçiyor.
İlk oyun üç yıl önce, Hazar'daki üç bölgeden çıkartılacak erken petrolü Batı pazarlarına taşıyacak güzergah belirlenirken yaşanmıştı.
Bakü-Supsa seçeneği için tüm Türkiye seferber edilmiş, ‘‘Bu güzergah Bakü-Ceyhan'ın garantisidir’’ denmişti.
İki güzergah kararı çıktığında, zamanın Başbakanı Çiller kahramanlık nutukları atmıştı.
Hangi garanti? Ana boru hattı kararının verileceği bugünlerde Bakü-Supsa, Bakü-Ceyhan'a alternatif olarak ortaya çıkıyor.
İlk oyunda daha deneyimsiz olan Türkiye şimdi biraz farklı yanaşıyor. En azından bu kez petrol, iç politika malzemesi yapılmıyor.
Ama geri sayım hızlandıkça belden aşağı oynayan aktörlerin sayısı artıyor.
* * *
DÜNKÜ yazımda bir mektuptan söz etmiştim. Hazar'daki üç petrol havzasının ortağı olan yabancı şirketler konsorsiyumunun üyelerinden biri de Türk petrol şirketi TPAO.
TPAO söz konusu mektubunda, hazırlanan ilk taslaktaki ‘aşamalı’ kararın aslında Bakü-Ceyhan'ı rafa kaldırmak olduğunu söylemiş ve bu kararda Bakü-Ceyhan lafının kafa karıştırıcı bir biçimde geçmesine karşı çıkmıştı.
Yerli-yabancı petrol çevrelerinden öğrendiğim kadarıyla karar taslağında erken petrol boru hatlarının kapasite artırımı da vardı.
Bu, daha fazla miktarda petrolün geçişini var olan yollarla garanti etmek, ana boru hattı kararı alma mecburiyetinden bir süre daha kurtulmak demekti.
Ayrıca, sadece İstanbul Boğazı kritik geçiş bölgesi olarak kabul ediliyor, Çanakkale geçidi, Karadeniz ve Ege'nin çevre sağlığı açısından durumları dikkate alınmıyordu.
Karadeniz'e gelen petrolü Ege'ye taşımak üzere İstanbul Boğazı'nı rahatlatacak bypass önerileri yer alıyordu karar taslağında.
Şimdi sıkı durun. Bakü-Ceyhan da işte bu bypass önerilerinden biri olarak gösteriliyor ve şöyle deniyordu:
‘‘İstanbul Boğazı'nın riskli olduğunun farkındayız. Üretim miktarı arttıkça daha değişik bypass çözümlerini değerlendireceğiz. Bakü-Ceyhan da dahil olmak üzere.’’
TPAO tarafından yazılan mektup işte bütün bu noktalara da karşı çıkıyordu.
29 Ekim olarak belirlenen karar tarihi, Azerbaycan, Türkiye ve ABD'nin duruma el koymaları sonucu ertlendi.
Şimdi karar günü daha da ileriye atılıyor. Bu da pazarlıkların sürdüğünü gösteriyor. İşte bu süreçte çok ilginç şeyler oluyor.
* * *
İNGİLİZ BP'nin başını çektiği yabancı şirketler Bakü-Ceyhan'ın Azerbaycan için ekonomik olmadığını kanıtlamak üzere kolları sıvadılar.
Öyle belgeler yayınlanıyor ki, eğer bu konuda ciddi bir arşivim olmasaydı ayrıntılarda gizlenen şeytanı fark etmem mümkün değildi.
Örneğin, üç yıl önce dağıtılan broşürlerde bölgeden çıkartılacak petrol miktarı ile yeni belgelerde gösterilen miktar arasında fark var.
Geçmiş yıllarda yapılan açıklamalarda ve yayınlanan broşürlerdeki petrol miktarı, bugünkülerden daha yüksek.
Neden? Çünkü şimdi Hazar'da Bakü-Ceyhan için yeterli petrol olmadığı mesajı verilmek isteniyor.
1996'da yapılan hesaplarda Supsa ve Bakü-Ceyhan için belirlenen ana yatırım rakamları ile şimdi sağda solda dolaşan rakamlar arasındaki fark da büyük.
Her şey, Ankara deklarasyonuna imza atan Aliyev'i Bakü-Ceyhan kararından caydırmaya programlanmış durumda. Azerbaycan'daki petrol yatırımlarını durdurma tehditleri bile caydırma programının bir parçası olarak piyasaya sürülüyor.
Kısaca, yabancı petrol şirketleri ‘‘Karar ya aşamalı olsun, ya da uzun bir süre hiç karar alınmasın’’ diyorlar.
Bakü-Ceyhan'a evet mi hayır mı? Soru bu kadar basit. Cevabı da bu kadar net ve basit olmalı.
Paylaş