Kriz zamanlarında gazetecilik

KRİZ zamanlarında iktidarların aklına ilk gelen şey muhalefeti susturabilmektir.

Bunun da yolu basını tek tipleştirmekten geçer. Yola devam edebilmek, zaten küçülen pastayı idare edebilmek için başarı öykülerinin pompalanması istenir.

Habercilik ikinci plana atılır ve toplumsal refleksleri törpüleyen genel bir körlük içine gömülür toplum. Bu konular, bu hafta iki gazetecilik meslek örgütü, Basın Enstitüsü Derneği ve Gazeteciler Cemiyeti’nin toplantılarında ele alındı. Sorunlar Türkiye ile sınırlı değil.

120 ülkeden gazete yöneticileri, editörler ve önde gelen gazetecilerin üye olduğu Uluslararası Basın Enstitüsü’nün Direktörü David Dadge Türk medyası ile buluştu. Medyanın önde gelen temsilcilerinin katıldığı toplantıda basın özgürlüğü tartışıldı. Dadge, "Hükümetler, eleştiriden kaçındıkları oranda hesap vermek istemiyorlar demektir" dedi.

Bu öyle yaygın fakat telaffuz edilmeyen bir savunma dürtüsü ki, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de ulusal güvenlik, kişisel haklar gibi çeşitli gerekçeler ileri sürülerek basın özgürlüğünün sürekli aşındırılmasının altında yatan da bu.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ AVRUPA’NIN KRİTERİ Mİ

Dadge, "Avrupa Birliği’nin Kopenhag kriterleri var ama basın özgürlüğü meselesine gelince böyle bir kriteri yok"
diyor. Bu nedenle uluslar arası mesleki dayanışma çok önemli. Avrupa Birliği’nden çeşitli örnekler de dinledik. Bir süre önce Bularistan’da benim de tanık olduğum bir konu var. Bulgaristan Başbakanı’nın bile çaresizliğini itiraf ettiği yolsuzluk meselesi. Brüksel Bulgaristan’ı yolsuzluğa karşı yeterli önlem almamakla suçluyor bugün. Dadge, "Bulgaristan AB’ye üye olmadan önce de ülkede mafia yaygın biçimde faaliyet gösteriyordu. Ama basın özgürce bu gerçeği ortaya koyamıyor, tehlikeye dikkat çekemiyordu. Bu durum bilinmesine rağmen, basın özgürlüğü AB’ye giriş kriteri olmadı. Eğer bu nokta üzerinde Avrupa Birliği ısrarcı olsaydı Bulgaristan yolsuzlukla mücadelesini daha ileri bir noktaya taşıdıktan sonra birliğe girebilecekti."

Basın özgürlüğü Avrupa’nın kriteri değil ama demokrasinin, şeffaflığın kriteri. Birine boş verilerek diğerlerinin hesabını gerçekten ve samimi bir biçimde sormak mümkün mü?

GAZETECİLER CEMİYETİ’NİN TOPLANTISI

Başbakanlığın Evrensel Gazetesi’nin muhabirini "yasaklaması" yani akreditasyon iptali kararının gerekçesi "devamsızlık"mış. (Ki editörü Cemiyet’in düzenlediği toplantıda bu iddiayı yalanladı)

Başbakanlık sürekli akreditasyon iptalleri ile ilgili açıklamalar yapıyor. Kriterler koyuyor, onlarla ilgili yeni yorumlar yapıyor. Kendini haklı göstermek için müthiş çaba sarf ediyor. Bu bence akreditasyonları iptal edilmeyen gazeteciler açısından da kötü. Soru sormayı zorlaştıran bir ortam yaratıyor bu durum.

Gazetecilerin görevi sadece resmi açıklamaları kaydetmekle sınırlanıyor gitgide.

Gazeteciler Cemiyeti’nin, gazetecilerin sorunlarının tartışıldığı toplantısı, kriz gölgesinde baskıların arttığı bir döneme denk geldi. Belki de son zamanlarda böyle toplantıların artmasının nedeni bu dönemin sıkıntılarının ağırlaşması. Bu toplantılar devam edecek. Çünkü herkes durumun farkında. Siyasi baskılar ve ekonomik sıkıntılar, sadece gazetecileri değil, Türkiye’nin içinde ve dışında büyük bir değişim yaşanan bu dönemde gerçeğe ulaşmanın yollarını da kıskaca alıyor.

Oysa krizleri yönetmenin ilk koşulu, gerçeğe hakim olabilmektir, değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları