Paylaş
Dünkü gazetelerde bir haber. ‘‘Elektrik kesildi uçaklar kör oldu.’’ ‘‘İstanbul'da dün birçok kez tekrarlanan elektrik kesilmeleri yüzünden Atatürk Havalimanı'daki radar sistemi devre dışı kaldı. 35 dakika süren arıza boyunca 36 uçak manuel sistemle yere indirildi. Uzmanlar, bu kadar çok uçağın hava trafik kontrolörleri tarafından ‘görmeden' piste indirilmesinin büyük bir başarı olduğunu belirttiler.’’ Bravo! 36 uçağı görmeden yere indirenlere bravo!
Bakış açılarımızın ne derece sapkınlaştığının farkında mısınız?
35 dakikalık elektrik kesintisinin ve 36 uçağın kör inişinin neden olduğu büyük felaket riskinin hesabını soracak yerde, uçaklar düşmeden, çarpmadan, parçalanmadan, indirildiler diye başarıyı alkışlıyoruz.
Kör gidişat içinde, kör inişleri doğal karşılıyoruz.
Yola çıkanlara ‘kavuşmama ihtimali' artık buluşma ihtimalinden daha doğal hale geliyor gözümüzde.
Trafik kazalarının mezbaha görüntülerinden sonra ‘Sarhoşmuş' diyip tüm kabahati şoföre bulunca sorunu çözmenin rahatlığına gömülüyoruz.
Sorgulamıyoruz.
Çünkü sorguladıkça yaşadığımız tersliklerin domino taşları gibi birbirine değdiğini, aklımız erse de gücümüzün yetmeyeceği değişimleri gerektirdiğini biliyoruz.
Susuyoruz.
***
‘‘Şimdi isyan eden kentsoylu kendi kazdığı kuyuya düştü. Çünkü suçun, suçluyla önlenmesi çabalarına ses çıkarmadı, göz yumdu. Oysa eşkiyanın ülkeye hükümdar olması öyle başladı’’ diye yazıyor Enis Berberoğlu ‘‘Susurluk. 20 Yıllık Domino Oyunu’’ adını verdiği ve İletişim yayınları tarafından yayınlanan kitabında.
Susurluk sanıklarının mahkemelerden topyekün tahliye edilmelerinin hepimize ‘‘Yoksa biz hayal mi görmüştük’’ dedirttiği sırada Berberoğlu'nun kitabı aksini kanıtlıyor.
Susurluk kazasından sonra devleti ele geçiren karanlık ilişkiler ağının üzerine gerçek gazeteci ısrarı ve kuyumcu titizliğiyle giden Berberoğlu, 1970'lerde ‘sol'a karşı başlayan, teröre karşı mücadele sırasında yaygınlaşıp derinleşen karanlık ilişkiler ağını ve bunların ortasında serpilip gelişen menfaat çetelerini gözler önüne seriyor.
Devletin yüksek çıkarları için kullanıldığı ileri sürülen hukuk dışı yöntemlerin ve kişilerin devleti nasıl mafyalaştırdığını ortaya çıkartıyor.
Üstelik de bunu gazetelerde yayınlanmış demeçler, haberler, ifade zabıtları ve tanıklıklara dayanarak yapıyor.
İsimlerin çokluğu ve ilişkilerin karmaşıklığı karşısında akla gelecek ‘Kim kimdi? Hangi olayla ilişkisi vardı?' sorularının yanıtları için bir başvuru kitabı sunuyor okuyucuya.
***
Tansu Çiller bugün demokrasi savunuculuğuna soyunarak, devleti ele geçirmek için özel örgüt kurdurduğu iddialarından, yolsuzluklardan, yalanlarından bir gecede arınıp muhalefette olmanın rahatlığıyla halkın karşısına hiçbir hesap vermeden çıkıyor.
Susurluk karanlığı dokunulmazlık zırhına ve ‘‘suçun suçluyla önlenmesi çabalarına ses çıkartılmaması’’ gerektiğini savunan zihniyetin arkasına sığınarak sistemi tıkamaya, çürütmeye devam ediyor.
Balık baştan kokuyor.
Kokular, elektrik kesintileri, el yordamıyla indirilen uçaklar, kanlı kazalar, bitmeyen davalar, en basit sorunlarımız karşısındaki çaresizliklerimizle hayatlarımızın içine kadar giriyor.
‘‘Susurluk. 20 yıllık Domino Oyunu’’ hafızamızı tazeleyen bir ışık tüneli aralıyor kör gidişe.
Unutmamak, hatırlamak ve hesap sormak için.
Hepimizin içinde bulunduğu uçak, kör inişten ancak bu silkinişle kurtulabilecek.
Paylaş