Ferai Tınç: Kadına dair bir pazartesi yazısı

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Oda komşum, sevgili arkadaşım, her sabah Türkiye ve dünya ahvali hakkında kısa bir fikir değiş tokuşunda bulunmadan içim rahat etmeyen Enis Berberoğlu'nun dünkü yazısını üzüntüyle okudum.

‘Herhalde farkındasınız. Gazete yazılarında haftasonu molası daha tene dokunan yumuşacık konularla veriliyor’ diye başladığı yazısına şöyle devam ediyor Enis Berberoğlu, ‘Eh, madem ki bugün tatil, biz de köşemize kadınları konuk etmek istedik...’

Ardından da Mısır'da bir kadının yıllar süren hukuk mücadelesi sonucunda boşanma hakkını kazanmasından söz ediyor. Kararı, Müslüman bir ülkede kadınların elde ettiği önemli bir hak olarak gördüğünü belirtip, İran seçimleri ve 28 Şubat sürecine duyduğu merakı kız babası olmaktan doğan hassasiyetine bağlıyor.

Ama maalesef, derin hassasiyetine rağmen, kadın hakları konusunda yazmak için pazar gününü bekliyor.

Çünkü, erkek egemen medya, ancak haftasonlarını kadınlara, o da ‘yumuşacık, tene dokunan konular’ çerçevesinde ayırabiliyor.

Medyanın ciddi haber anlayışı da bu yüzden çarpıklaşıyor. ‘Ne olacak şu bizim Türkiye’nin ve dünyanın durumu?' haberleri ciddi erkek haberler olarak hafta arasında gündemi kaplarken, kadın haberleri, hafif naif olmak koşuluyla, haftasonuna kalıyor.

Erkek medya kadına, aşka, duygulara, fikir ve insana zeká ve derinlikle yaklaşmamanın sıkıntısını çekiyor. Tiraj sorunları üzerine kafa yorarken bile bunun farkına varmıyor.

* * *

BU pazartesi, yazımı çok önemli bir konuya, medeni kanun tasarısına ayırmak istiyorum. Çünkü kadın haklarını ilgilendiren konuların, pazartesi günleri ele alınacak kadar ciddi olduğuna inanıyorum.

Türkiye'de kadını ilgilendiren yasalar 1926 tarihini taşıyor. İlk medeni kanun 17 Şubat 1926 yılında kabul edilmiş ve İsviçre Medeni Kanunu'nun çevirisi niteliğinde. Türkiye'deki kadının yetmiş yıl önceki durumu açısından bir şey ifade eden yasalar, ne 21'inci yüzyıl kadınının, ne 21'inci yüzyıl erkeğinin ne de ailesinin ihtiyaçlarına uygun. Eskimiş gitmiş. Bunlarla düzen kurmak mümkün değil artık.

Ama işin dikkat çeken tarafı şu. Kadın haklarında ilerleme sağlanması için 1950 yılından beri bir çaba var Türkiye'de. Adamlar uğraşmış değiştirmek için. 1951 yılında Adalet Bakanlığı bir komisyon kuruyor, 1971'de çalışmalar Adalet Bakanlığı'na sunuluyor, 1974 ve 76'da iki kez yeni komisyonlar oluşturuluyor ama sonuç yok. 1981'de darbe hükümeti sırasında yeni bir komisyon daha kuruluyor yine sonuç yok. 1994'de Adalet Bakanlığı, üniversiteler, yargı organları, meslek kuruluşları, hukukla ilgili sivil toplum örgütleri ve Bakanlık temsilcilerinin katıldığı yepyeni bir komisyon oluşuyor, çalışmalar 1999'da tamamlanıyor.

Bütün bunlardan şu ortaya çıkıyor. 50 yıldır Türkiye uğraşıyor ama, kadına bir türlü yeni haklar veremiyor.

Bu biraz, hak verme ve alma meselelerinin Türkiye'de bir türlü rayına girememesinden kaynaklanıyor. O nedenle kadın konuları, dolayısıyla kadın hakları, demokrasi kültürünün yerleşmesi açısından Türkiye'de büyük önem taşıyor.

* * *

ŞİMDİ, bazı eksiklerine rağmen ortada bir Medeni Kanun Tasarısı var. Bu tasarı uygulamada olduğu kadar zihniyette de değişiklik getiriyor. Kadına yeni olanaklar sağlıyor.

Tasarıya göre, işe girerken gerekli olan ‘koca izni’ kalkıyor. Aile ismini kadınlara çok gören anlayış sona eriyor, artık kadınlar da aile soyadlarını eşlerininkiyle birlikte kullanma hakkına kavuşuyor.

Aile reisliği kavramını, eşitlik temeline oturtan tasarının en önemli yeniliklerinden biri mal paylaşımı. Evlilikten sonra edinilen mallar, özel bir sözleşme yapılmamışsa boşanma sırasında paylaşılıyor. Ailenin yaşadığı evle ilgili olarak yapılacak her tasarrufta eşlerin ikisinin de rızası olması gerekiyor. Bugüne kadar aile reisine kira sözleşmesinin feshi, başkasına devir gibi yetkiler tanıyan yasa değişiyor. Kadın kendini sokakta bulmaktan kurtuluyor.

Bunun gibi daha birçok değişiklik var. Bazı kadın kuruluşları tasarının düzeltmelere ihtiyacı olduğu görüşünü savunuyorlar.

Umarım önümüzdeki günlerde onların görüş ve talepleri gazete ve televizyonlarda geniş biçimde yer alır.

Dünya Kadınlar Günü'nün kutlandığı bu hafta, medya kadını hafta sonu konularının dışına taşır, yeni tasarının kadın ve erkeğin yaşamında neleri nasıl değiştireceği, diğer ‘ciddi’ konuların önüne geçer. Tasarıyı kavratacak ve tartıştıracak yaratıcı haberler yapar.

Ve umarım Meclis, tasarıyı bir an önce ele alıp sonuçlandırarak, kadınları haftasonu konusu olarak gören zihniyeti paylaşmadığını gösterir.

Yazarın Tüm Yazıları