İspanya da tuhaf bir ülkeydi

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkileri tam üyelik hedefi çerçevesinde geliştirmeyi amaçlayan strateji belgesi, Lüksemburg Zirvesi'nden sonra kopma noktasına gelen ilişkilerin önümüzdeki dönemde yeniden canlanacağını gösteriyor.

Yeni bir sayfa demek doğru değil, çünkü Avrupa süreci ciddi sorunların çözüm beklediği, çatışma ve uzlaşmalarla, iniş çıkışlarla dolu bir süreç.

Avrupa'nın bile, yarınını ayrıntıları ile göremediği bir ‘‘oluşum’’la entegrasyon süreci bu.

Benzeri sıkıntılar, önümüzdeki dönemlerde de yaşanacak.

Bu sürecin zorluklarının, Türkiye'ye karşı düşmanca bir tutumdan kaynaklandığını söylemek kestirip attırmacı bir tavır. Üstelik de pek gerçekçi değil.

İngiltere iki kez veto yemedi mi?

İspanya Topluluğa girmek için 15 yıl uğraşmadı mı?

* * *

PROFESÖR Andres Pedreno Munoz, İspanya'nın Alicante Üniversitesi'nin rektörü. Ekonominin globalleştiği bir dönemde eğitimin de globalleşmesi ve ‘‘mobilleşmesi’’ yani hareket kazanması gerektiğini savunan Prof. Munoz, Türkiye'deki üniversitelerle öğrenci ve öğretim üyesi değişimi konularında anlaşma imzalamak için geçen hafta Türkiye'ye gelmişti.

Bilkent ve ODTÜ'nün yanı sıra diğer bazı büyük üniversitelerle de anlaşmalar yapıldı.

Avrupa Birliği ile ilişkileri konuşurken Prof. Munoz, Avrupa'nın 20 yıl önce İspanya'ya da aynı şekilde davrandığını anlattı.

‘‘Avrupalı olmak için 15 yıl uğraştık. Zayıf bir ekonomisi olan tarım ülkesiydik. Avrupa'nın çekincesinin altında kültürel şüphe de vardı. Bizi kendi kültürlerine yabancı görüyorlardı. Arapların yaşadığı tuhaf bir ülke. Kuzey Afrika ülkesi gözüyle bakıyorlardı bize.’’

Bu süreçte belirleyici olan en önemli etken ise eğitimdi.

Evet, ekonomik ve demokratik reformları gerçekleştirmek şarttı ama eğitim çok önemliydi.

Eğitim ‘‘ dışarıdan bakanları ürküten radikal ülke’’ imajını değiştiriyordu.

Çünkü eğitim, diğerlerinin düşüncelerine saygıyı öğrenmede çok önemli bir rol oynuyordu. Teknoloji hakimiyeti yaratıyordu.

Kendisi eğitim ile ilgilendiği için bu konuyu her şeyin merkezine oturtuyormuş gibi gelse de biraz düşünüldüğünde İspanyol Profesörün haklı olduğu kesin.

Türkiye, bugün eğitim seviyesini yükseltebilmiş olsaydı, boğuştuğu sorunlar bu denli içinden çıkılmaz görüntüsü verir miydi acaba?

Eğitimli insan gücü olmadan ne ekonomik gelişme ne de demokratik dönüşümler mümkün.

İstediğiniz kadar kağıt üstünde yasaları değiştirin, zihniyetleri değiştiremedikten sonra pek işe yaramıyor.

Zihniyet değişiminin anahtarı ise eğitimde yatıyor.

* * *

AVRUPA'nın bundan 20 yıl öncesine kadar ‘‘tuhaf bir ülke’’ olarak gördüğü İspanya'nın Başbakanı Jose Maria Aznar Türkiye'yi ziyaret etti ve Avrupa Birliği konusunda her türlü işbirliğine açık olduğunu söyledi.

Gelmeden bir hafta önce, ayrılıkçı ETA örgütü ile ilişkisi olduğu kanıtlanan sekiz gazeteciyi ‘‘terörle bağlantılı oldukları’’ gerekçesiyle hapse atan, bir gazeteyi kapatan ve muhalefetteki Sosyalistlerin de tam desteğini alan hükümetin başı, ‘‘Siz de Avrupa Birliği'ne girmek için gerekenleri yapın’’ mesajını verdi.

Bir zamanların ‘‘tuhaf ülkesi’’ bugünün AB üyesi, İspanya Başbakanı'nın mesajı ‘‘Siz de demokrasi ile terörle mücadele arasındaki çizgiyi iyi çizin’’ anlamına geliyordu.













Yazarın Tüm Yazıları