Paylaş
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü James Rubin, İran'daki seçim sonuçlarını, ‘Demokrasi ve ABD-İran ilişkilerinin gelişmesi açısından olumlu bir adım’ olarak nitelediğinde, bazı gözlemciler Washington yumuşuyor mu sorusunu ortaya atmışlardı.
Washington'un mesajının ağırlığını tartmak için Tahran çok net bir taleple yanıt verdi.
Devlet Başkanı Hatemi'nin küçük kardeşi ve ülkenin en güçlü reformcu partisi İran İslami Katılım Cephesi'nin lideri Muhammed Rıza Hatemi, ‘ABD’den sadece güzel sözler değil somut adımlar bekliyoruz' dedi.
Bu açıklamadan tam bir ay sonra, geçen hafta sonu ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, hem güzel sözler söyledi, hem de somut adımı attı.
* * *
ALBRIGHT, İran'da demokratikleşme sürecinin kesintiye uğramasında ABD'nin de sorumluluğu olduğunu kabul etti.
Petrolü millileştiren Başbakan Muhammed Musaddık'a karşı 1953 yılında gerçekleştirilen darbenin ardında CIA'nın olduğunu itiraf etti ve ‘Hata yaptık’ dedi.
Şah'ın desteklenmesi de hataydı. İran-Irak Savaşı'nda Saddam'a verilen sonsuz destek de hataydı.
Washington özür diledi.
Elli yıl sonra gelen özür, Şah döneminde, İslam Devrimi'nde ve İran-Irak savaşında sönen onca yaşam açısından hiçbir şey ifade etmedi ama Albright, bu sözlerle reformculara göz kırptı, ‘Biz arkanızdayız’ işareti verdi.
* * *
WASHINGTON bununla da kalmadı. Bazı yaptırımları kaldırdı. Bundan sonra İran fıstığı, halısı, kuru meyve ve havyarı Amerikan pazarlarına girecek. Karşılığında İran da ABD'den ilaç alacak.
Buna bakıp da her şeyin yola girdiğini düşünmek doğru değil. En hayati konu olan İran petrolü üzerindeki ABD yaptırımı sürüyor. İran petrol sanayiine 20 milyon dolardan fazla yatırım yapacak yabancı şirketler hálá ABD ambargosunun tehdidi altında.
Üstelik, seçim sonuçları belli olduğu sıralarda, 24 Şubat'ta Amerikan Senatosu, İranla ilgili olarak Kongre'de kabul edilen yeni bir yaptırım kararını onaylıyordu. İran'a hassas teknoloji transferi yapacak olan üçüncü taraflara da yaptırım öngörüyordu bu karar.
ABD, kitle imha silahları ve füze sistemleri geliştirdiği saptanan, Lübnan'da Hizbullah'a silah ve lojistik desteği veren, Ortadoğu barışını engelleyen Tahran ile kısa bir sürede ilişkilerini normalleştiremez.
Hele de, başkanlık seçimlerinin yapılacağı bu yıl olağanüstü değişimler beklemek mümkün değilse de, Albright'ın bayram jesti, adım adım ilerleyen bir sürecin başladığını açıkça gösteriyor.
* * *
İRAN ile ABD ilişkilerinin normalleşmesi, ‘Türkiye için ne anlama gelir? İran Türkiye’ye rakip olur mu?' sorularını gündeme getiriyor.
Rekabet konusu özellikle de Bakü-Ceyhan projesinde odaklanıyor.
Şirketler Hazar petrolünün İran'dan Basra'ya indirilmesinin daha ucuz olduğu görüşünü ortaya atıyorlar. Ancak, İran seçeneği Bakü-Ceyhan'a tam bir alternatif olamaz. Çünkü Basra güzergahı sadece ekonomik açıdan bir anlam taşıyor.
Oysa enerji güzergahı seçiminde stratejik faktör de rol oynuyor. Bu noktada, Türkiye'nin Batı'nın bir parçası olduğunu unutmamak gerekiyor. Türkiye NATO üyesi ve Avrupa Birliği'ne aday ülkeler arasında.
İran'da reformcuların güçlenmesi, ABD ile ilişkilerinin normalleşmesi, Türkiye-İran rekabetine değil, ilişkilerin gelişmesine yol açar sadece. Bu da yarışma değil, birlikte çalışma ortamını güçlendirir.
Paylaş