Girit öncesi

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

SUSSEX

Dokuz asırlık tarihin yorgunluğunu taşıyan şatonun mutlak yalnızlığını karanlık salonlarında dolaşan eski sahiplerinin ruhları değil, Türk, Yunan ve İngilizler'in hararetli tartışmaları bozuyordu.

Londra'dan iki saat uzaklıktaki Sussex'te, uçsuz bucaksız yeşilliğin ortasındaki Wiston Şatosu, cuma gününden beri ilginç bir toplantıya sahip oluyor.

Ocak ayında Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı'nı üstlenecek olan İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın girişimiyle Türkiye ve Yunanistan'dan kırktan fazla politikacı, bilim adamı ve gazeteciyle, ülke arasında çatışma riski taşıyan gerilimi, sorunları masaya yatırarak yumuşatmanın yollarını aradılar.

İngiliz diplomatlar ve AB'deki temsilcilerinin yanı sıra, Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis'in yakın çevresinden bilim adamları, PASOK ve ana muhalefet partisi Yeni Demokrasi'den milletvekillerinin katıldığı toplantıda, Türkiye'den koalisyon ortağı ANAP ve DSP'li parlamenterler ile birlikte karar mekanizmalarını etkileyen Türk akademisyenler, araştırmacı ve aralarında benim de bulunduğum gazeteciler yer aldı.

Her iki toplumun ‘‘Opinion Maker’’ denen ve kamuoyunun ve siyasi kararların oluşmasında etkili olan isimleri neler yapılabileceğini üç gün boyunca tartıştılar.

* * *

Yılmaz-Simitis buluşması öncesine rastlayan toplantıda, üzerinde en çok durulan konu, Türkiye ve Yunanistan'da siyasetçilere yumuşama konusunda cesur adımlar attırabilecek uygun kamuoyunun yaratılması oldu.

Bu tartışmada, Yunanlı politikacıların Türkiye ile ilişkileri normalleştirecek adımlar atmaktan kamuoylarının baskısı nedeniyle ne kadar korktukları bir kez daha ortaya çıktı.

Yunanlı bir milletvekilinin ‘‘Sırf kamuoyu korkusu yüzünden ulusal çıkarımıza uygun düşse bile, Türkiye'ye karşı yumuşamaktan çekiniyoruz’’ itirafı, Ege'deki krizin tırmanmasına neden engel olunamadığını ortaya koyuyordu.

Yunanlı bir politikacı, kendi ülkesinde yapılan kamuoyu araştırmasında halkın yüzde 69'unun Türkiye'yi düşman olarak gördüğünü, ancak Türkiye ile işbirliğinden yana olanların sayısının ise yüzde 88 ile şaşılacak düzeye ulaştığını söyledi.

Bu şizofrenik durum, aslında güçlü bir siyasi irade ve ona destek çıkacak bir kamuoyu kesimiyle aşılabilir ve Türkiye korkusunun yenilmesine yol açabilirdi.

Selanik'te, Türk işadamlarına karşı girişilen saldırı da bu korkuyu kendi dar görüşlü politikalarına alet eden siyasetçilerin provokasyonu ile gerçekleşmişti.

Ve toplantıya katılan bazı Yunanlılar, ‘‘Din ve çevre konferansı çerçevesinde gittiğimiz Trabzon'da uğradığımız saldırıyı, Türk arkadaşlarımız nasıl protesto ettilerse, biz de aynı şekilde sesimizi yükseltmeliyiz’’ diye konuşuyorlardı.

Halklar arasındaki ilişkilerin çelişkisi yavaş yavaş meyvelerini veriyordu.

* * *

Ege'de gerilimin tehlikeli sonuçlara yol açabilecek biçimde tırmanışı neden üçüncü tarafları endişelendiriyor?

İngiltere Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, bu soruya cevap verirken çok önemli bir noktanın altını çizdi.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki sürtüşmenin yol açacağı çatışma, NATO'nun güney kanadında nereye varacağı belli olmayan çatlağa neden olabilir.

NATO'nun parçalanmasına kadar uzanma riski taşıyan bu tehlikeli duruma çare aramak için ABD ve Avrupa'nın kolları sıvamalarının nedeni buydu.

Ancak toplantıya katılanlar, üçüncü tarafların aşırı müdahalelerinin bazen işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirdiği konusunda mutabık kaldılar.

Mutabık kalınan bir başka önemli nokta ise, bir Yunanlının deyişiyle ‘‘Ege'de dolaşmaya başlayan savaş hayaletine karşı ortak cephe’’ oluşturmaktı.

Ama Ege'nin karanlık ruhlardan temizlenmesinin yolu, sivil örügütlerin iyi niyetlerinden çok, Türkiye ve Yunanistan'daki siyasi liderliğin kararlılığına bağlıydı.

Yılmaz-Simitis buluşması işte bu konuda önemli ipuçları taşıyacak.

Yazarın Tüm Yazıları