BALKANLAR’da yeni bir rüzgar esiyor. Çatışma kültürünün yerini Avrupa Birliği içinde hakların kazanılması mücadelesi alıyor. Bu gelişme, anlayışları temelden gözden geçirmeyi gerektiren bir gerçeklik.Bizim geleneğimizde, bu coğrafyada yaşayan Türklerle ilgili üç hakim yaklaşım var.Radikal milliyetçi yaklaşım, bu bölgenin Türk kökenli halkına ‘esir Türkler’ anlayışı ile yaklaşır. Bu yaklaşım onların uluslararası platformda ‘Türkiye’nin beşinci kol kuvveti’ olarak görülmelerine neden olan anlayıştır. İkinci yaklaşım ise siyasi İslamcı yaklaşımdır. Din kardeşliği temelinde özellikle Arnavut ve Türkleri birleştirerek İslamcı akımların bölgede güçlenmesine destek olma anlayışıdır. Üçünü anlayış ise, ‘etnik politika yapmamak’ adına bu bölgede yaşayan Türkleri kendi hallerine terk etmek yaklaşımıdır. Bu hafta sonunda Makedonya’da, Balkanlar’dan Kuzey Irak’taki Türkmenlere seslenmek isteyen Makedonyalı Türklerle konuşunca bu üç yaklaşımın da ne kadar köhneleştiğini gördüm. Dün bu köşede görüşlerine yer verdiğim Makedonya Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı Dr. Kenan Hasip’in, ‘Balkanlardaki Türkler birlik olup, Türk sorununu uluslararası gündeme taşıyamadık’ sözleri benim açımdan uyarıcı oldu. * * *‘ŞİMDİ aynı kaderi Iraklı Türkmenler de yaşıyor. Onlara çözüm bulmalıyız. Bizi de dinleyin. Biz Makedonya Türkleri olarak Ohri’yi, Kosovalılar Dayton’ı yaşadılar. Biz tecrübelerimizi aktarabiliriz’ diyor Kenan Hasip. Avrupalı ve Amerikalı hukukçular tarafından düzenlenen Ohri, Rambouillet ve Dayton anlaşmalarında Türkler, içinde yaşadıkları devletlerin ve bölgelerin esas unsurları olma statüsünden üçüncü derecede küçük bir azınlık durumuna düşürüldüler. Yeni kurulan sistem içinde temsil hakları azaldı. Ana dilde eğitim gibi en temel kültürel haklar konusunda bile şimdi çeşitli sorunlarla karşı karşıya bulunuyorlar. Benzer sorunlar Iraklı Türkmenler için de geçerli. Yeni bir devlet kuruluyor, Anayasa hazırlanıyor, Türkmenler de Balkan Türklerinin yaşadığı sorunlarla karşı karşıya. Bulgaristan’da durum daha farklı. Orada Türkler iktidar ortağı. Bu da başarılı deneyimden de çıkatılacak dersler var. Yunanistan’da yaşayan Türkler de, Avrupa vatandaşı olmalarına rağmen, kültürel haklarına Avrupa kriterlerine uygun biçimde kavuşmuş değiller. Ve beblerini Brüksel’e duyuramıyorlar. * * *TÜRK meselesi, Kürt sorunu gibi, Çeçen sorunu gibi, insan hakları sorunu olarak uluslararası gündeme taşınması gerekirken, taşınamadı. Bunda Türklerin, bu konuda siyasi geçmişlerinin ve deneyimlerinin olmaması da etkili bir neden. Ama artık on yıllık bir deneyim var. Türkler şimdi bu deneyimleri paylaşabilirler. Avrupa Birliği vatandaşlığına hazırlanan Balkan Türklerinin, bu değişen vizyonu temelinde oluşacak bir Türk lobisi sesini uluslararası platforma duyurabilir. Kendi çabalarıyla ve Türkiye’nin de desteğiyle. Türkiye, Türklerin temsil ve kültürel haklarının korunması konusunda evrensel değerler temelinde yardımcı olabilir. Ama öncelikle şu soruyu yanıtlamamız gerekir. Kendi Kürt kökenli vatandaşlarının sorunlarına yeterli çözüm üretemezken, başkalarının Türklerine yardımcı olmak mümkün mü?